Bölüm 30

8K 549 184
                                    

-Yazarın Dilinden-

Yere damlan her bir kandamlası toprağı kızıla boyarken perişan halde olan üç adamı düşünmüyordu. Kadın gözlerini kapatmış yüzünde acılar ile yıkanmış bir ifade, nefes alışları sessiz, kalp atışları çaresiz.

Kaybolan nabızları havaya karışmış nefes misali sonsuz evrende kaybolurken acı içerisinde inledi genç adam. Ellerinin altındaki kalbin duruşu şüphesiz hayatı boyunca yaşadığı ve yaşayacağı en acı anlardan biriydi.

Kalp masajına başladı bi çare, ara ara duruyor ve daha önce dokunduğu bal dudaklara çiğerlerinde topladığı yaşamı üflüyordu. Kendi canından ona katmak istiyordu. Kadını canına sarıp korumak istiyordu. İmkansızlığını bile bile.

Duyulan siren sesi ile daha bir azimle devam etti kadını yaşatmaya. Sağlık görevlileri gelip olaya müdahil olana kadar devam etti.

"Dönmüş, bizimle bırak artık. Çok geç olmadan götürelim onu."

Kadının bedenine hızla bağlanan kablolar, sedyeye yüklenişi sanki bir perdenin altında izliyorlarmış gibiydi. Hepsi şoktaydı, hepsi şaşkındı.

Sıkışan kalbine elini bastıran Ulaş kızının ardından fırlayarak çıktı evden ve kapısı kapanmak üzere olan ambulansın içine son anda attı kendini.

Genç adam ellerindeki ablasına ait kana dolu dolu gözlerle bakarak annesinin sinesine sığını. Dünya üzerinden bir çok çocuk anne kokusu bile bilmezken o anne şefkati ile sarıldı.

Dağhan ise dizlerinin üzerinde kan bulaşmış çimenlerdeydi bakışları. Sonra bir hışım ayağa kalkmış ve önden giden ambulansın peşine düşmüştü. Çalan telefonuna kısa bir bakış atıp açtı. Telefondan yükselen sesin tınısı keyifli geliyordu.

"Mehir ile yemeğe çıkmışsınız nasıl gidiyor."

Genç adam içine derin bir nefes çekti. Bu yemeğin sonunun böyle olacağını tahmin etmiyordu. Etseydi eğer Mehiri kapıdan dışarı bile çıkarmazdı.

"Baba..."

Yutkundu adam. Boğazına dizilen hıçkırıkları canını yakıyordu. Yine babasına sığınıyordu. Babası hep güçlüydü. Babası genç adama da hep güç olmuştu.

"Mehiri vurdular, Baba, Güneş'imi vurdular."

"Şimdi... Şimdi neredesiniz?"

"Hastaneye gidiyoruz."

"Hangisi?"

"Ortadoğu Hastanesi."

"Geliyoruz, Geliyorum oğlum."

Adamın sesinin tınısında öyle yoğun bir acı vardı ki sanki maddeleşmişti bu acı ve elini uzatsan dokunabilirdin.

Genç adam ambulansın ardından hastaneye girdiğinde vakit kaybetmeden aracını park edip acil kapısından giriş yaptı. Siyah gömleğine ve pantolonuna bulaşan kan pot bir görüntü oluşturuyordu, ellerine bulaşan kan kuruyup derisinin gerginleşmesine sebep olmuştu fakat adam bunların hiç birinin farkında değildi. Safi acı hakimdi şuan yüreğine.

Koşturarak bir üst katta ki ameliyathanenin önüne geldiğinde; yıkılmış bir adam, dağılmış bir baba ile karşı karşıya geldi. Belki biraz da bu adamı suçluyor olabilirdi yaşananlardan ötürü. Adamda zaten kendini suçluyordu.

Ulaş başını ellerinin arasına almış ve yer yer kırlaşmaya başlayan saçlarını çekiştirirken bir yanda da kendi kendine konuşuyordu.

Güçlü Kadınlar Serisi 2; HAYALETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin