İnsanoğlu hiç ölmeyecek gibi yaşar. Âdemoğlu hiç sevmeyecekmiş gibi kırar. Havva kızı hiç bırakmayacakmış gibi tutar. İnsanoğlu ölür, âdemoğlu sever, Havva kızı bırakır.
Cehennemin 7. Katından Cennetin 7. Katına selam olsun. Yetim 7 çocuğun gözyaşı ile yıkansın günahları. Öksüz 7 çocuğun duaları ile çekilsin cezaları.
Ben acılar içinde inim inim inerlerken cennetin 7. Katındaki 7 katlı köşkünde rahatlasın vicdanları.
Senelerden 2025 yine bir 27 Temmuz sabahı. İçimde tarifsiz bir acı ve heyecan. Uyandığım bodrum katının küçücük penceresinden Şafağın söküşünü izliyorum. Gökyüzü sanki kan sıçramış gibi kızıl.
Başlayan ezan sesi kulağa ahenkli bir melodi gibi geliyor. Daha tanrıya olan inancımı kaybetmemiştim o zamanlar. Ve düşünmüştüm ki bu güzel huzur veren melodi yüce tanrının bana doğum günü armağanı.
Zaman ağır ağır ilerlerken soğuk yatağımdan kalkıp köşede düzenli bir şekilde katlı olan okul formama ilerledim. Limon sarısı ve grinin karışımı olan bu forma hayatımda yer alan ikinci açık renkti. İlki ise tonunu hala çözemediğim mavi gözümdü.
Eski çoraplarımın lastik kısmını keserek yaptığım tokaları bileklerime yerleştirdim önce. Ardından sakin adımlarım ile çöpten bulduğum kırık aynanın önüne oturdum. Bugün güzel olmalıydım. Bugün benim doğum günümdü.
Örmeye çalıştığım şekilsiz saçlarım ince parmaklarımın arasından hemen firar ediyordu. Saç örmeyi de bilmiyorum ama örebileceğime karşı inancım sonsuzdu.
Kıvırdığım alttan üsten geçirdiğim saçlarım o kadar karışık ve farklı olmuştu ki bağlayabilmem için elimde bir tutam saç bile kalmamıştı.
Pes etmedim. Pes edemezdim bu yüzden beklide bir saat kadar yamuk saçlarımı örmeye uğraştım ama elime geçen tek şey dolu gözler ve koca bir avuç hüsrandı. Kendime karşı ilk kaybedişimdi bu. Kendime karşı ilk yenilgim.
Sonunda saçlarımı iki yandan iki kulak yaptığımda papatya gibi açılan saçlara sahip olmuştum. Bence çok sevimli olmuştu. Sekerek geçtiğim karanlık koridorların ardından dik merdivenleri hızla tırmanmış ve yemekhaneye yol almıştım.
Böyle başlayan günüm cehennem gibi son bulmuştu. Heveslerim kırılmış. Umutlarım boğazıma durmuş. Canıma duygularım batmıştı. O gün ben umut etmeyi bıraktım.
O gün ben doğum günümü heyecanla beklemeyi bıraktım.
O gün ben tanrıya inanmayı bıraktım.
Tarihler yine 28 Temmuz ensemde ölümün soğuk nefesi. Oysa bilmiyorlar ki ben ölüm meleği. Derin bir nefes alıp temiz havayı ciğerlerime çektim. Kızılın can yakan gözleri gözlerimdeydi. Yüzünde sinsi bir tebessüm.
Düşmanı olmayı istemeyeceğim bir kadının düşmanı olmuştum. Diz kapağının arkasına aldığım darbe ile diz çöktüğümde başım dik yüzüm ifadesizdi.
Ne olacağını biliyordum. Tam ayağa kalkacağım sıra boynum saplanan iğne ile hapsolduğum karanlıklara yeniden tutsak oldum.
...
Zamanın birinde çok güçlü bir krallıkta, çok ama çok güçlü bir general yaşarmış. Güçlü olanın yanında koyun postuna bürünmüş kurtlar, dost görünümlü düşmanlar yer alırmış.
Güçlü general tüm düşmanlarının farkındaymış bu sebeple hayatta sahip olduğu en büyük hazinesini düşmanlardan saklamak için uzak diyarların birinde bir yer altı sığınağına saklamış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 2; HAYALET
ActionDüşe Kalka büyür insan. Kimi kanar kimi yanar. Çoğunu annesi sarar. Bazılarının ise yaradır annesi ta derinlerine. Benim annem bana el, bana yabancı. Benim annem kalbimdeki en büyük sancı. Kimsesizliği siz bana sorun. Ya da sormayın. Kelimelerle a...