Bölüm 21

9.1K 640 215
                                    

Kaybetmeyi alışkanlık edinmişti yüreğim. Öyle parçalanmıştı ki için için kolu kanadı kırılmış avuçları parçalanmış tutunacak tek bir dalı kalmamıştı.

Umutlarımı çalmışlardı benden. Vicdanımı öldürmüşlerdi. Mutluluğuma pusu kurmuş nefretime benzinle gelmişlerdi. Öyle yandım, öyle yandım ki bir dirhem duygu kalmamıştı içimde. Ne bir nefret ne de bir umut.

Yaşarken öldürmüşlerdi beni. Hayalet gibi ortada dolanmıştım. Kimse görmemiş, çığlıklarımı kimse duymamıştı.

Ama sanki bu adam beni duyuyor gibiydi. Bastırılan tüm çığlıklarımı, susturulan tüm cümlelerimi, gizlenilen tüm hislerimi karşımdaki bu adamdan saklayamıyor muşum gibiydi.

İçimdeki kız çocuğu titredi. Saklanacak buzdan duvarları yoktu artık. Ortada ve savunmasızdı. Korkmuş ve yalnızdı.

"Bir dakika, bir dakika henüz benim bile giremediğim Rozanın mekanın da Mehir'in ne işi olabilir ki?"

Parsa sen ne diyorsun bakışı attım. Tek takıldığı yerin burası olması mantıklıydı. Sonuçta Rozanın mekanı dedikleri yer seks ve sadizmin kucak dansı yaptığı bir yerdi.

Kartal denen adamla daha fazla karşı karşıya kalmamak için sofradan kalktım. Kartala bir baş selamı verip mutfaktan çıktığım da Pars hala arkamdan söylenmeye devam ediyordu. Dağhan'ın ise delici bakışlarını sırtımda hissedebiliyordum.

Kendi daireme geçtiğimde üzerimi çıkartıp banyoya girdim hemen. Üzerimde hala tuzlu deniz suyunun kalıntıları vardı ve bu kaşındırıyordu. Pars yaramı su geçirmez sargı ile sardığı için rahat rahat yıkanabilmiştim.

Banyodan çıkarken evde garip bir şeyler olduğunun farkına vardı. Sanki ortamda ağır bir koku vardı. Burnumu havaya kaldırmış havayı koklarken dizimin arkasına yediğim darbe ile yeri boylama bir oldu. Aynı saniyeler içinde enseme aldığım başka bir darbe ile bilincim karanlığa teslim oldu.

...

04.05.2026

Tanrının adaletinin sorgulamayacağı bir dünyada en büyük adaletsizliği tanrı yapıyordu beklide. İnsanlar ise riyakâr dünyanın çarklarına takılmış kapitalist sistemin altında eziliyorlardı. Ve ezildikleri kadar da eziyorlardı.

Ezilmiş bir kız çocuğu vardı cam kenarında. Bakışları dışarıda usul usul ciseleyen yağmurda. Umutları bambaşka bir yerde.

Olmak istediği yerden kilometrelerce uzakta kız çocuğu. Oysa bilmiyor ki olmak istediği yer, yanında olmak istediği kişi bu dünyada bile değil. Toprak altında bedeni, arafta sıkışmış ruhu.

Evlat kokusunu bir kez olsun soluyamamış bir kadının bağrı olmak istediği yer. Evladı zorla bedeninden alınan bir kadının ruhu olmak istediği yer.

Anne kokusu almadan yetişmiş bir kız çocuğu. Anne özlemiyle yanan bir kız çocuğu. Öyle bir annesiz ki babasını sormaya utanan bir kız çocuğu.

Sınıf kalabalık. Herkes birileriyle konuşuyor. Şakalaşıp gülüşüyorlar. Bazen kız çocuğunun olduğu cama bakıp fısıldaşıyorlar.

"Allah onu lanetlemiş. Gözlerini görmüyor musun?"

"Annem ondan uzak durmamı söyledi. Yetimmiş o."

"Yettim mi?"

"Evet yetim."

"O ne demekmiş ki?"

Güçlü Kadınlar Serisi 2; HAYALETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin