GİRİŞ - ONLARIN YÜREĞİNDEN

19.5K 808 47
                                    

Ben Zehra Saran...

Büyük Aşkla ve entrikalarla evlenen Eda ve Tuncer Saran'ın bıdık kızları. Büyük Aşkla Mirza Hazaroğlu'na aşık Ufaklık. Kimsenin gözünde büyümeyen küçük kız Zehra.

Ama sanırım artık oyunu değiştireceğim.

Örgülerimi söktüm, kotlarımı attım, tişörtlerimi yok ettim, spor ayakkabılarımı sandıklara kilitledim. Ve güzel, bakımlı, karizmatik bir genç kızı ortaya çıkardık. Kiminle mi? En yakın arkadaşım, aynı zamanda büyük aşkımın kız kardeşi Mira ve ablası Dila ile. Artık olay Mirza'nın beni fark etmesine kaldı. Zehra'nın Büyük Aşkı Mirza artık bir şeyleri görmeliydi... Gördü de...

Ben Mirza Hazaroğlu...

Sürekli didişen, ama sevgi dolu Sema ve Dursun Hazaroğlu'nun tek oğullarıyım. Aşk sandığım o korkunç duygudan kaçtım. Acıttı, yaktı ve ben bir korkak gibi kaçtım gittim. Tuğçe beni çok üzmüştü. Tuğçe beni aşktan soğutmuştu. Yıllar sonra döndüm. Döndüğüm an dünyam durdu. Asıl aşkın ne olduğunu öğretti bana küçük sevgilim. Her şeyim... Asıl aşktan kaçılmaması gerektiğini, kalıp mücadele edilmesi gerektiğini öğretti o küçücük haliyle. Yıllarca karşılıksız sevmiş beni. Tuğçe'nin yazdığını sandığım o mektubu bana Küçük sevgilim yazmış. Her şeyde bir hayır vardır aslında. Belki ben o zamanlar o mektubu görseydim, Tuğçe'ye olan saplantımdan ve Zehra'nın henüz küçük olduğundan ona 'hayır' derdim. O da beni unutur ve başka birini severdi. Bunun düşüncesi bile korkunç...

O yalnızca benim olmalı... Mirza'nın küçük sevgilisi...

Ben Mira Hazaroğlu...

Aşkı gökte ararken ormanda bulan, şaşkın Mira. Aşk, aşk diye ağlarken aşkla yakından uzaktan hiçbir alakası olmayan, sevgiye inancı kalmamış bir yaralı kekliği sevdim. Üzüldüm, ağladım, gittim...

Ama ondan kopamadım. Kalbim ilk sevdiğini istedi, dudaklarımı ilk öpeni, yüreğimi tir tir titreteni istedi. Onu öyle çok istedi ki bir bakışı ile tüm kırgınlıklarımı yok saydım. Tüm kızgınlıklarım, öfkem uçtu. Çünkü o Mert Beyoğlu'ydu. Benim tek sevdiğim adamdı. Çapkın prensimdi.

Ben Mert Beyoğlu...

Aşksız ve sevgisiz bir evliliğin ilk çocuğu. Öyle sevgisiz ve sadakat yoksunu bir ailede büyüdüm ki, anlamını dahi bilmediğim duygularda boğuldum, bocaladım. Ama bilmediğim bu sefer sert kayaya çarpmıştım. Kendine yaklaştırmayan o minik baytar beni divane etti, beni kavurdu ve öyle bir gitti ki, ben o zaman anladım benim tüm hayatım oydu. Benim her şeyim o küçük baytar Mira'ydı.

Ben Burcu Beyoğlu...

Sevgiyi bir tek abisinden gören Burcu. Karadenizin sert sularında tepe taklak olan savunmasız kız Burcu. Sosyetenin bir numaralı güzeli, sarışın bir periydim. Asla evli, nişanlı ya da sahipli erkeklere bakmazdım. Çünkü babam sadık olmayan bir eşti. En çok da evli olduğu halde ona yaklaşan kızlardan nefret etmişimdir. Çünkü bana göre yanlıştı. Çünkü ayıptı. Ama ben bunca yıllık bu prensibimi o devasa bakışlarda yitirdim. Bir yudum çay bana tüm ezberimi bozdurdu. Ben Burcu değildim sanki artık, onun yüreğine kuldum. Onundum... Ve sadece onun varlığıyla soluyordum havayı. Ali Efe Alahanlı ile.

Ben Ali Efe Alahanlı...

Nişanlı ve aile kavramını kutsal sayan Ali Efe... Büyücü sarışının, peşinde pervane olan Ali Efe. Öyle bir büyüydü ki bu kör etti beni. Ondan başka hiçbir şeyi göremedim. Kendi kardeşimden kıskanacak kadar yanmıştım. Ben ki Karadenizin sularına, onun hırçın derelerine baş kaldırmış biriyken, o küçücük sarışına boyun eğdim. O benim tüm dizginlerimi eline aldı ve yüreğine boyun eğdirdi. Ben ki kuralsız güne başlamaz, plansız adım dahi atmazdım. Ama Burcu Beyoğlu kuralsız kaidesiz, plansız düzensiz girdi hayatıma ve o güne kadar olan tüm kurallarımı çiğnetti. Tüm düzenimi alt üst etti. Nasıl mı? AŞKLA... Büyük bir AŞKLA...

Kahramanlarımızın ağızlarından dinledik yüreklerinin sesini... Hadi bir de üçüncü gözle okuyalım maceralarını...

BÜYÜK AŞKIM KÜÇÜK SEVGİLİM - B.A.S. * FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin