Dinle sevgili,
Şarkılar bizi anlatıyor...
Kavuşmaktan, ayrılmamaktan bahsediyor...
Yapma be sevgili,
Gitme!
Gördün mü bak, aşk lafla olmuyor...Ali Efe havaalanından aldığı kızı İstanbul’daki dairesine getirdi. İnanamıyormuşçasına dönüp durmadan kıza bakıyor, elini tutuyor, sürekli konuşmasını sağlıyordu. Sanki varlığını kendinden çok yüreğine kanıtlamaya çalışıyordu. Daire girdiklerinde, adam kızın girmesi için, yana çekildi. Kız çekincen bir tavırla içeri girdi. Etrafı izledi.
“Burası senin mi?” dedi meraklı bir edayla.
“Evet. Yani ben, kardeşlerim ve Ertan ortak kullanırız. İstanbul’a sık geldiğimiz için, otelde kalmak yerine buraya geliriz.”“Çok güzelmiş.” Kız teras çeklindeki balkona doğru yürüdü.
“Kahvaltı hazırlıyorum. Etmemişsindir.”
“Etmedim.” Adam kızdaki rahatlığa baktı. Gülümsedi ve başını sağa sola salladı. Bu halini kimsenin görmemesi iyiydi.“Yalnız bir seferlik hazırlıyorum hatun, bilesin. Biz de erkek kısmı öyle kahvaltı falan hazırlamaz.”
“Bak sen! Bizde de kız kısmı nazlanır, şımartılmayı sever.”“Hım, ben seni şımartırım. O konuda şüpheniz olmasın.”
İçerdeki tıkırtıları duydu Burcu.
“İçerde biri mi var Ali Efe?”
“Yok, kimse olmaması lazım.”Birden koridorda iç çamaşırları ile beliren Kerim ile gözleri pörtledi.
“Bu ne?” Burcu resmen inlemişti.
“Kahretsin! Senin burada ne işin var?” diye gürledi Ali Efe. Koşup, kızın gözünü kapadı.Kerim gördüğü kişilerle asıl şaşkınlığı o yaşamıştı. Allah aşkına abisini geçti, Burcu hanımın burada ne işi vardı? Hem de abisi ile.
“Burcu hanım?” Kerim’in sesindeki şaşkınlık tınısı çok barizdi. Sonra Ali Efe’nin Burcu’nun gözlerini kapattığını gördü, aynı anda “Git üstünü giyin sapık herif.” Diye bağırdı.“Sensin sapık. Evde kız falan yok, rahat olun. Dün gece gayet uslu bir çocuktum.” Odaya girerken sesini yükseltmişti.
Ali Efe mahcup bir bakışla Burcu’ya bakıyordu. “Kusura bakma bu haylazın burada olduğundan haberim yoktu. İstersen dışarı kahvaltıya gidelim.”“Yok, canım. Ne sakıncası var ki. Hep birlikte yaparız kahvaltıyı.”
O sırada Kerim mutfağa giriş yaptı. “Vay! Yemin ederim yengelerin kralısın Burcu. Abime de bak sen, kahvaltı da hazırlarmış sevgilisine.” Deyip, yanağından makas aldı.“Zevzekleşme Kerim. Hadi yap kahvaltını ve toz ol. O çeneni de sıkı tut!”
“İyi be, gideriz. Zaten vıcıklaşmış aşk sahnelerini hiç içim kaldırmaz. Kalıbıma ters.”
“Kalıbına tüküreyim Kerim.” Sonra Kerim kaşı ile Burcu’yu işaret etti. “Affedersin hayatım.”“Sorun değil canım. Serbestsin.” Sonra Kerim’e burun kıvırarak baktı. “Kerim öyle biri çıksın ki karşına sürüm sürüm süründürsün seni inşallah. Aşkından öl emi. O da sana solucanmışsın gibi baksın.”
“Tövbe de be. O ne biçim beddua?” tahtaya vurdu bir kaç kere. “Yenge dedik bağrımıza bastık hale bak.”
Sonra kahvaltıyı hep birlikte yaptılar ve Kerim kahvaltıdan sonra gitti.
Kahvaltıyı toplayan Burcu’ya arkadan sarılıp, çenesini omzuna yasladı. Derin bir nefes aldı.“Ben seni zeki sanırdım Burcu. Nasıl ona inandın?”
“Ali Efe-“
“Şişş! Açıklama yapman ya da seni suçlamak için demiyorum. Bitti. Yanyanayız önemli olan bu. Sadece bu kadar zaman boşa gitti. Bunca zamanı senin yanında, tam şuranda geçirebilirdim.” Kalbinin üstünü gösterdi. Tekrar derin nefes aldı. “Ailenin geldiğinden haberi var mı?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK AŞKIM KÜÇÜK SEVGİLİM - B.A.S. * FİNAL
RomanceÜç büyük aşkın hikâyesi... Bir gidişle yaşanılan yıkımın ardından bahar yeniden gelebilir miydi? Yazı ardında bırakan bir yürek, sonbaharda çiçek açabilir miydi? Onu yangınlara atan ve her anıyla canını acıtan bir adam, ona mutluluğu verebilir miydi...