Sensizliğin gölgesinde,
Çaresizliğin denizindeyim...
Sensizlikle savaşıyor,
Çaresizlikle yüzüyorum...Geçen bir hafta boyunca adamı görmemişti. Sadece abisinden İstanbul’da olduğunu, hatta bir akşam nişanlısı ve kendisiyle yemeğe çıktığını öğrenmişti. Bu kelimeler onun yüreğini neşterle kesmişti. Abisi ona o baytarla beraber olduğunu söylemişti. İlk kez abisinin ağzından bir kızın adını duymuştu. Gerçi kızla tanışmaları pek hoş olmamıştı. İlk gidişinde bu durumu düzeltecekti.
Aklı yine o geceye gitti. Yaşadığı akşamdan öyle utanıyordu ki, görmemesi iyi olmuştu aslında. Burcu’nun prensipleri vardı. Evli yada nişanlı hatta sevgilisi olan adamlarla asla ilişki yaşamazdı. Bu konuda çok hassastı.
Çünkü babası bu konularda çok rahattı. Kaç tane sevgilisi olmuştu. Bunların çoğuna da abisi şahit olmuştu. Onunla bir gece geçmişten konuştuklarında anlatmıştı Mert. O zamanlar anlamadığını, ama büyüdükçe ölen annesini anladığını söylemişti. Mutlu değildi. O kadınları anlamıyordu. Evli bir adamla nasıl bir ilişki yaşıyorlardı? Mide bulandırıcıydı.
Çalan telefonla bürosundaki sessizlik bozuldu.
“Efendim.”
“Burcu hanım?”
“Ali Efe bey merhaba.” Gelmişti. Çünkü çalan telefon dahili hattı ve kesik kesik çaldığı için şirket içi olduğunu anlamıştı. Yürek çarpıntısı değişmişti. Mutlulukla atıyordu sanki. Özlemişti, hem de çok özlemişti.“Merhaba. Açıkçası size kızgınım. Ama bana bir çay ısmarlarsanız affedebilirim.”
“Anlamadım. Neden kızgınsınız?” Burcu bir an kalbini tuttu.
“Ah, bir hafta boyunca beni bir kere bile aramadınız.” Bu adam ne diyordu şimdi. Sanki kendi yüz defa aramıştı. Bilerek mi yapıyordu? O olaydan sonra hangi yüzle arayacaktı?Ali Efe ise onun aramasını istemekten çok, kendi aramak istemişti. Ama cesaret edememişti. Özlemişti, itirafı o kadar ağır olmuştu ki...
“Şey ben nişanlınızın yanında rahatsız etmek istemedim. Sonuçta onun yanındaydınız. Ayrıca takıldığım bir şey olsaydı mutlaka arardım. Kerem sağolsun yardımcı oluyor.”Ali Efe yumruklarını sıktı. Kardeşi ile ne ara bu kadar samimi oldu. Kendisine hala ‘Bey’ derken, Kerem ne ara sadece ‘Kerem’ olmuştu onun için. “Bakıyorum da kardeşimle tanışmışsın. Pabucumu da dama atmışsın. Ayrıca hal hatır sormak için de arayabilirdiniz.” Sesinden öfkesini uzak tutmak istese de pek beceremedi.
“Siz sanki çok aradınız da!” sesi yükselmişti. Sinirlenmiş miydi?
“Tamam tamam bu tepkiyi bekliyordum. Bekleyip beklemediğinizi merak ettim ve cevabımı aldım. Çayları söyleyin geliyorum. “Telefon kapandığında Burcu sinirden saçını yolacaktı. Bu adam ne ukala bir şeydi öyle. Derken kapısı açıldı. Arkasında da iki adam vardı. İkisini de ilk defa görüyordu. Ne havalı tiplerdi öyle. Aynı kendisi gibi.
“Günaydın dağlar kızı Burcu. Duyduğuma göre dağ bayır gezmişsin bütün haftasonu.” Sinirlense de şakaya vuruyordu Ali Efe.
“Evet Kerem sağolsun gezdirdi her yeri.” Ali Efe neden buna bu kadar takıldığını anlamadı ama ilk duyduğunda da çok sinirlenmişti. Şimdi Burcu’nun ağzından duyunca daha da sinirlenmişti. Kerem’le ne ilgisi vardı ki.“Neyse bir dahakine birlikte gezeriz. Bunlar bizim ailenin haylazları.” Derken Kerim sözünü kesti.
“Bu da bizim şirketin meleği galiba. Ben böyle bir güzellik görmedim. Ben Kerim, ama sen bana ne istersen diyebilirsin. Sevgilim, Hayatım istersen-”
Ali Efe’nin kafasına vurması ile sözü kesildi “Gerizekalıya ne dersin ya da gerzek, daha havalı ha?” diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK AŞKIM KÜÇÜK SEVGİLİM - B.A.S. * FİNAL
Roman d'amourÜç büyük aşkın hikâyesi... Bir gidişle yaşanılan yıkımın ardından bahar yeniden gelebilir miydi? Yazı ardında bırakan bir yürek, sonbaharda çiçek açabilir miydi? Onu yangınlara atan ve her anıyla canını acıtan bir adam, ona mutluluğu verebilir miydi...