Artık oyunu ikimiz oynuyoruz.
Bu masalın tek kişilik sahnesi bitti.
Elimi uzattım,
Elimi tut!
Perde açılsın,
Sahneye ikimiz çıkıyoruz.Mirza kapıda öylece gülümseyip duruyordu. Zehra heyecan ve öfke karışımı duygular içindeydi. Kandırılmıştı. Bu adam onun gururunu kırmıştı. Mira nasıl olur da onu bu adamın ayağına getirirdi?
“Ben gidiyorum. “ dedi sert bir şekilde. Mirza’yla muhatap olmuyordu bile, Mira’ya dönüp konuşuyordu.
Mirza kaşlarını kaldırdı, başını sağa sola salladı ve Elinden tutup içeri çekti onu. ”Hiç bir yere gitmiyorsun küçük cadı. “ deyip kardeşine döndü.“Sen gidebilirsin. Görevin bitti. Dediğim gibi bugün Zehra burada. Annesine bir bahane bulursun. “ dedi Mirza kızın çırpınmasını durdurmaya çalışırken. Bir yandan da “Bırak beni haydut!” diye bağırıyordu. Ağzını kapatmaya çalışırken elini ısırdı. “Ah!” diye bağırdı.
Mira gülmeye başladı. Kahkahalarının arasında konuşmaya çalıştı. “Tamam Dila ablamda kalacağımızı söyledim. Bende oraya gidiyorum. Öptüm. Özür dilerim gelincik. “ Deyip kaçtı.
Zehra ağzı açık çekip giden kıza bakıyordu. Ne oluyordu burada?
“Af buyur, ben neden burada kalıyorum. Bırak akşamı, geceyi ben 1 saat bile durmayı düşünmüyorum.“ dedi Zehra ellerini saçlarından geçirerek. Tekrar kapıya yöneldi. Mirza tekrar içeri çekti onu ve kapıyı kapatıp, kilitledi. Anahtarı da önce havada sallayıp, cebine attı ve duvara yaslandı. Kendi kendine bir o yana bir bu yana giden kızı gülerek izliyordu.Birden yaslandığı duvardan kalkıp, Zehra’ya doğru yürüdü. Tek bir hareketle kızı kapı ile kendi arasına sıkıştırdı. Önce kızı baştan aşağı süzdü. Küçücüktü kollarında
Boğuk ve sakin bir ses tonuyla yavaş yavaş konuştu.
“Bak küçüğüm; 1. Konuşmadan bu evden ne sen ne de ben çıkamayacağız. 2. Sadece konuşmak değil, sen şu bakışlarını değiştirmeden de çıkmayacağız. 3. Bu gece benimle bu evde kalacaksın. İster aşkla, ister zorla. Tercih senin. Şimdi ben çok açım. Birlikte yemek yiyeceğiz.“ deyip elinden tutup odaya götürecekken Zehra duraksadı.“Neden bunu yapıyorsun? Ne istiyorsun benden?”
“Hepsini konuşacağız tatlım. Hadi gel.”
Zehra gördüğü ile şok geçirdi. Her yer kırmızı lale doluydu, odayı mumlar ve iki hoş lambader aydınlatıyordu. Loş ve şık bir ortamdı. Masanın aksine yer sofrasını tercih etmişti. Yanyana iki minder ve kırmızı detaylı bir sofra.Sofrada Zehra’nın sevdiği her şey vardı. Zeytinyağlı yaprak sarması, et köfte, pilav, mevsim salata, tavuk sote... Bir dakika Mirza bunları nerden biliyordu. Tabiki Mira. ‘Alçak köfte. ‘ diye geçirdi içinden.
Mirza yere oturdu ve onu yanına çekti.“Sen mi yersin ben mi yedireyim? “
“Aç değilim. Ayrıca da öyle sırıtıp durma. “ dedi, içinden de ‘çünkü aklımı yitireceğim’ diye geçirdi. Bu kadarını bilmesine gerek yoktu.“Hımm sen yedir, diyorsun. Peki. “ deyip bir lokma köfte aldı çatalla ve eti ağzına resmen tıktı. Zehra gülmemek için kendini zor tutuyordu; ama öyle kolay değildi. 2 çiçek 1 yemekle olmuyordu bu işler. 6 yıldan ziyade bu 1 haftanın acısını çıkaracaktı ondan. Ağzına tıkılan yemekten sonra Mirza Zehra’ya döndü. Kızın hüzün dolu gözlerine baktı. Saçlarını kulağının arkasına götürdü.
“Çok güzelsin...” diye mırıldandı. Sanki bunu kıza değil de kendine itiraf ediyordu. Sonra yüzünde ciddi bir ifadeyle ellerini tuttu.
“Sözümü kesme minik cadım olur mu?” dedi derin nefes alarak. Ve gözlerini Zehra’nın gözlerine dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK AŞKIM KÜÇÜK SEVGİLİM - B.A.S. * FİNAL
RomanceÜç büyük aşkın hikâyesi... Bir gidişle yaşanılan yıkımın ardından bahar yeniden gelebilir miydi? Yazı ardında bırakan bir yürek, sonbaharda çiçek açabilir miydi? Onu yangınlara atan ve her anıyla canını acıtan bir adam, ona mutluluğu verebilir miydi...