7.BÖLÜM – BEN SANA SAYFALARCA ŞİİR YAZMADIM KADIN, BİR YÜREĞİM VAR VEREBİLECEĞİM BİR DE KORKULARIMBen sana sayfalarca şiir yazmadım.
Ben seni yıllarca yüreğimde tek başıma taşımadım.
Ben sen gibi cesur değildim.
Kaçtım...
Yine olsa yine kaçarım belki...
Bir deli cesareti ile geldim sana,
Bir sürü korkularım ve bir tek yüreğimle...
Bir onlar var elimde avucumda.
Beni sen de uzaklarına yollama.Zehra eve geldiğinde dağılmıştı. Mutfaktan çıkan annesi onu görünce elindeki bezi yere attı ve kızının yanına koştu. Zehra duvar dibine oturdu. Annesi de yanına çöktü.
“Zehra, bebeğim, aşkım ne oldu sana?” diye bağırdı.
“Anne götür beni buradan. Bir şey sorma ne olur, sadece uzaklaşalım.”
“Ama bebe-““Anne lütfen!” diye hıçkırıklarının arasında inledi.
Eda hanım kızını kucağına çekti. “Tamam miniğim. Tamam nefesim.” Deyip, eline telefonu aldı ve Tuncer’i aradı. Tuncer bey işleri yoğun olduğundan gelemeyeceğini söylese de yakınlarda bir yerde ikisine yer ayarladı. Eda hanım hızla ikisine ufak birer valiz hazırladı ve sabah erkenden yola çıktılar. Eda bir kaç kez kızının bu halini sorgulasa da Zehra sadece “Geçecek” deyip, geçiştiriyordu. Eda hanım bebeğinin bu haline içi parçalansa da anlayışlı davranıp, susuyor ve iyi vakit geçirmesini sağlıyordu.1 Hafta sonra...
Ne Zehra ne Mirza o günden sonra karşılaşmadılar. Zehra’nın gittiği tatil ona iyi gelmişti.
Eda, Zehra’daki değişimin farkındaydı; fakat yine de üstüne gitmek istemedi. O isterse anlatırdı zaten.***
Mirza ise geçen 1 haftada her gün işe giderken Zehra’ların kapısına bakıyor. Fakat onu göremiyordu. Olanlar yüzünden Mira da ona tepkili olduğundan ona da soramıyordu. En azından nasıl olduğunu bilseydi. O günden sonra istem dışı düşünceleri değişmişti. Aklından o öpücüğü çıkaramıyordu. Gözlerini kapatsa o, açsa o... Nereye baksa o...
İlk öpücüğünü vermişti ona. O kadar değerliydi ki bu. Bir kız ilk öpücüğünü bile isteye ona saklamıştı.
Bunun aşk olduğunun bilincinde değildi henüz. Ya da bilerek reddediyordu. Çünkü Tuğçe’de böyle olmamıştı.Oysa asıl Tuğçe’ye beslediği duyguların aşk olmadığını geç de olsa anlayacaktı. Belki de Zehra’ya hissettiği vicdan azabıydı. Minicik bir yüreği kırmıştı. Telefonu eline aldı ve son aranan numaralardan en güvendiği, dostu gibi olan kişiyi aradı.
Karşıdan “Efendim Mirza. “ diyen kadının kadife sesini duyunca önce tereddüt etti,
Ama konuşmazsa patlaması an meselesi idi.
“Abla. Konuşabilir miyiz? ““Tamam tatlım, eve geçtim ben. Gel. Çok sevgili kayınvalidem Saadet sultan oğulcuğunu görmeden uyuyamıyor. Biliyorsun. Yağız da annemlerde. “ Dedi gülerek.
“Geliyorum. “ deyip kapattı. Dila bu konuşmayı bekliyordu. Çünkü kardeşini avcunun içi gibi biliyordu. İçindeki kurtla daha fazla mücadele edemeyecek ve dökülecekti.Kafasında yapacağı konuşmayı planlarken, Zehra’nın ismini vermemesi gerektiğini düşündü. Eve vardığında zile basmadan pencereden onu gören ablası kapıyı hemen açtı. Mirza içeri girerken düşünceliydi.
Dila da bunun farkındaydı. “Ne içersin minnoş? “ diye sorunca, Mirza ona gözlerini devirdi.
“Abla yeter büyüdüm artık. Ayrıca da filtre kahve olabilir. Sade olsun ama. “Ablası tek gözünü kapatıp, sinsi bir gülüş attı. “Konu sert diyorsun. “ dedi.
Mirza gülerek “Hayır acı diyorum. “ dedi.
Biraz sonra ellerinde kahve ile pencerenin önünde oturuyorlardı. Dila ona baktı. “Ee? “ dedi sabırsız bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK AŞKIM KÜÇÜK SEVGİLİM - B.A.S. * FİNAL
RomanceÜç büyük aşkın hikâyesi... Bir gidişle yaşanılan yıkımın ardından bahar yeniden gelebilir miydi? Yazı ardında bırakan bir yürek, sonbaharda çiçek açabilir miydi? Onu yangınlara atan ve her anıyla canını acıtan bir adam, ona mutluluğu verebilir miydi...