Sabredemiyorum...
Olmuyor...
Seni gördükten sonra,
Sensiz nefes alamıyorum...“Ya ne demek abin gelmiş ya? Emin misin Mira?“
“Herhalde Zehra eminim. Gördüm diyorum, konuştuk diyorum. Ayrıca Uygar da gelmiş. Abim çağırmış.““Mirza mı? Yok yani ne diye çağırmış? Canına mı susadı? Abim bizi bir görse yada duysa ikimizi de öldürür. Allah’ım...“
Zehra abisinin geldiğini öğrendiğinden beri olacakları düşünüyordu. Abisi önce Mirza’yı sonra kendisini öldürürdü. Yok yok önce kendisini öldürürdü. “Cık” yaptı kendi kendine, ikisini aynı anda öldürürdü. Sonra hastahaneye yetiştirir, kurtulunca birdaha öldürürdü.“Ne konuşuyorsun kendi kendine Minik Cadı?“
Kulağına gelen sesle irkildi. Ama aynı anda kalbi tekledi. Arkasına döndü ve masmavi okyanusların parıltılarında kayboldu. Sonra birden kendini toparladı ve adama kaşlarını çattı.“Abim gelmiş, bizi nasıl öldürür diye hayal kuruyorum.“
Mirza kahkaha attı. Zehra’nın kalbi duracaktı bu kahkaha ile.
“Merak etme, genelde İzmir de Alaçatı’da olacak. Rahatız yani. “
“Yok yani bir şeyden değil. Yani aramızda bir şey olacağından değil. Sen önünde saçmalarsın diye korkuyorum. Malum bir cesaret gelmiş sana. Maşallah.“Mirza bir an düşündü. Abisinden çekinmesini gerektirecek bir şey yoktu aslında. İki medeni insan gibi konuşulup, anlatılabilirdi her şey. Yanlış bir şey yapmıyorlardı. Şimdilik bu aklındakileri Zehra’nın bilmesine gerek yoktu.
“Hadi gidelim Miniğim.“ derken omzundan sararak kendine çekti. “Çok acıktım ben ve deli gibi özledim.“
Bu sahiplenme Zehra’nın hoşuna gitse de kollarından kurtulmaya çalıştı. “Bu kadar samimiyete gerek yok. Hem yemek programı yaparken bana sorma zahmetine girseydin keşke. Belki aç değilimdir. Belki canım tatlı veya kahve istemiştir. Keşke bir fikrimi alsaydın.“ içinden öyle davranmak gelmese de karşısındaki adamı biraz süründürmek istiyordu.“Çok konuşuyorsun ufaklık, ne yapacam ben seninle?“
“Rahatsız oluyorsun madem bırak beni. Allah Allah sanki zorla yanımızda tutuyoruz beyefendiyi.“
“Zehra!”Arkadan gelen sesle ikisi birden döndüler.
“Efendim Çınar.“
Çınar önce ona sarılan adama bakıp, başıyla selamladı. Daha sonra Zehra’ya dönerek “Ya ben dün gelemedim ilk derse notların yanındaysa alayım dedim.““Keşke arayıp isteseydin Çınar ya, bugün ders yok diye getirmedim. Akşam getiririm oldu mu?“
“Geliyor musun doğum gününe?“
“Evet. Mira ile geleceğiz. Bu arada gördün mü onu? “
Mirza’yı görünce onu tamamen unutmuştu. Mirza ise resmen dişlerini sıkıyordu. Bir arkadaş için fazla yakışıklıydı.“Bizimkilerin orda. O da seni soruyordu. Oldu o zaman tatlım akşama görüşürüz. Size de iyi günler.“ Son kez Mirza’ya baktı ve gitti.
Mirza tek kaşını kaldırmış Zehra’ya bakıyordu.
“Ne?“ diye çıkıştı Zehra.“Pardon; akşamki planınızdan neden haberim bile yok ‘TATLIM’? En azından haber verme nezaketinde bulunabilirdin.“ Tatlım kelimesine bilerek vurgu yapmıştı.
‘Bu kadarı da fazla, bu adam gerçekten sevgili gibi değil, resmen sevgilisiydi. Allah’ım gururum, uykusuz gecelerim, gözyaşlarım... Sizden özür diliyorum; ama affetmek üzereyim. ‘
“Neden haberin olacakmış?““Çünkü küçük hanım bu akşam ve bundan sonraki her akşam o gözleriniz yalnızca bana rezerveli?“ deyip göz kırpan adam sona yaklaştığını hissetti. Zehra’nın duvarları yavaş yavaş kırılıyor ve gözlerine o eski pırıltılar gelmeye başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK AŞKIM KÜÇÜK SEVGİLİM - B.A.S. * FİNAL
RomanceÜç büyük aşkın hikâyesi... Bir gidişle yaşanılan yıkımın ardından bahar yeniden gelebilir miydi? Yazı ardında bırakan bir yürek, sonbaharda çiçek açabilir miydi? Onu yangınlara atan ve her anıyla canını acıtan bir adam, ona mutluluğu verebilir miydi...