27.BÖLÜM - AŞKI AĞZINA ALMA, SEN HEYECAN ARIYORSUN

11.2K 950 31
                                    

Adımı anma,
Yoluma çıkma...
Sen benim yüreğimi istemiyorsun...
Başkasının ellerindeyken elin,
Aşkı ağzına alma,
Sen sadece heyecan arıyorsun...

Burcu haftasonu geldiği İstanbul'dan dört gündür dönmemiş, Ali Efe'nin ısrarla aramalarına cevap vermemişti. Çünkü Kerem'den aldığı haberlere göre henüz yüzüğü çıkarmamıştı. Abisinin evinde kalıyordu ve dışarı hiç çıkmıyordu. Bir kere Mira gelmişti ve bir kere de abisinin arkadaşları. Ondan da ortalıkta fazla gözükmemişti.

Şimdi abisinin işte olmasının keyfini sürüyordu. Kendine bir sandviç hazırladı ve portakal suyunu alıp, televizyon karşısına geçti, bir magazin programında Ali Efe'yi gördüğünde, durdu ve sesi açtı. Duyduğu şeylerle kalbi buz tuttu.

"GÜNLER ÖNCE MANKEN ECE BAĞCI VE ÜNLÜ İŞ ADAMI NİŞANLISI ALİ EFE ALAHANLI AYRILIK HABERİ İLE GÜNDEME GELMİŞTİ. BU SABAH ECE HANIMIN YAPTIĞI AÇIKLAMA HERKESİ ŞAŞIRTTI."

"Nişanlımın ufak bir kaçamağı oldu, ama önemsiz bir şeydi ve aramızda konuşup, hallettik. Sıkıntı yok. Haftaya nikah günü aldık."

Burcu son sözlerle yıkıldı. Haftaya nikahı mı vardı? Üstelik ona bitireceğini söylerken. "Yalancı, düzenbaz, ahlaksız." Diye haykırdı ve televizyonu kapatıp, odasına çıktı. Yatağa gömülüp resmen inleyerek ağladı.
Telefonunun sesi ile başını kaldırdı ve arayanı görünce bir anlık sinirle açtı ve adamın konuşmasına fırsat vermeden bağırmaya başladı.

"Adımı anma, bir daha sakın ama sakın karşıma çıkma. Duydun mu beni? Asla o yalan sözlerinle kulağımı doldurup, yüreğimi zehirleme. Sen Ali Efe Alahanlı, bir daha sakın beni arama!" dedi ve adamın "DİNLE, BURCU BİR DAKİKA" gibi sözlerini kulak ardı edip kapattı. Bitti. Karadeniz'e de artık gidemezdi. Onunla yeniden karşılaşmaya gücü yoktu. En iyisi şirketten iyi bir mühendisi göndermekti.

Mesajlar gelmeye bağlayınca, okumadan sildi ve telefonunu kapatıp, uyumaya çalıştı.
Saatler sonra uyandığında hiçbir aramaya cevap vermeden, başka bir numara tuşladı.

"Alo, ne yapıyorsun?"
"..."
"Yanına geleceğim. Müsait misin?"
"..."
"Bu hafta geleceğim. Görüşürüz." Deyip kapattı ve kendine küçük bir valiz hazırladı. Geriye abisini ikna etmek kalmıştı.

***

"Çok özledim seni... Ne bu be? Nişanlanmadan önce daha fazla başbaşa kalıyorduk anasını..."
"Mirzaaa!"
"Ne Mirza ne?"

Bir haftadır başbaşa kalamamışlardı ve Mirza artık sabrının sonuna geldiğini düşünmüş, Zehra'yı kaçırmıştı.
"Resmen kaçırdın beni farkında mısın?"
"Delirdim artık, sen farkında mısın?"
"Ne delirdin? Allah Allah." Diye çemkirdi Zehra.

"Bugün seni elimden kimse alamaz güzellik."
"Yok ya."
"Bebeğim, baharda evleniyoruz... Yetti artık... Yani biraz yakınlaşmamızda ne gibi bir sakınca var ki? İkimiz de yetişkin insanlarız. Ayrıca birbirimizi seviyoruz."

O sırada Mirza siteye arabayı park etti.
"He bekle sen mayısı. Neden eve geldik? Bir yerlere yemeğe gitseydik. Daha iyi değil miydi?"
"Değil."
Arabadan indiklerinde onları bekleyen sürpriz biri vardı kapıda.

"Mirza, merhaba?"
"Tuğçe? Senin burada ne işin var?"
"Hayır yanlış soru. Asıl bu ufaklığın burada ne işi var?" küçümseyici bakışlarını Zehra'nın üzerinde gezdirdi.
"Sen sarhoşsun. Hemen git buradan." Deyip, kadını kolundan ittirdi

"Değilim." Sesi öfkeli çıktı bu sefer. "Anlamıyorum. Mirza anlamıyorum bu sülük kızda ne buldun?"
"Konuşmana dikkat et." Bu sefer resmen gürlemişti.

BÜYÜK AŞKIM KÜÇÜK SEVGİLİM - B.A.S. * FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin