11.BÖLÜM - 'ÇOK MU SALAKÇA GÖRÜNÜYORUM?' 'HAYIR ÇOK AŞIK GÖRÜNÜYORSUN.

13.4K 976 32
                                    


Yalnızlığa kilit vurdu varlığın...
Öyle bir döndün ki,
Rüzgarınla beni dağıttın...
Şimdi sana ne denir ki?
Klasik hangi hitaba yakışırsın ki?
Sana bambaşka bir aşkla bağlıyken,
Sıradan cümlelerle sınırlandıramam ki!
Çok olan her şeyimsin sen benim...
O yüzden sıradanlıktan çıktı bu aşk,
Masalsı bir tadı var gözlerinin
Ve büyüsü çekiyor sana sevginin...

Sabah gözlerini açtığı an yaşananları bir kez daha düşündü. “Gerçekti di mi? Dur bi, cimcik atayım. Ahhh! Evet kesin gerçekti. Ayyy, Bim bam bommmm...  Çatlasın düşmanlar benim de artık bi sevgilim var. Ahhh, mesaj... “

M:‘Günaydın sevgilim. Seni görmeden gitmek istemiyorum. 10 dakikaya bizde ol. Bahanen: Mira seni özlemiş. ‘

“Ayyy kıyamam. Canım benim ya. Özlemiştir tabii. Kaç saat oldu. Ben de özledim seni aşkımmmm...  Oy yesin onu sevgilisi.

10 dakika mı? 10 dakika ne ya? 10 dakika da ben yataktan kalkamam. Şuan ruh sağlığımda yerinde değil. Bunun kalkması var. Düşmesi var. Popoyu ovalaması var, malum acır yani. Taş değil ki, can. Allah’ım. Kalk Zehra kalk. Bir sevgili edindin o da gidecek az sonra elinden. Ahhhhhh! Popişim! “

18 dakika sonra...
Aynaya baktı.
“Eh buna da şükür” doğallık iyidir.
Zehra uyandığından beri afallamıştı. Evden çıktığında aslında bugün halasına gitmesi gerektiğini hatırlattı kendine. Çok ihmal etmişti. Ailesinden her şeyi bilen bir o vardı. Babasının teyzesinin kızıydı; ama aynı zamanda da süt kardeşiydi. Yani dolaylı olarak süt halası oluyordu. Nilay’ın Zehra üstünde etkisi güneş ile dünya gibiydi. Hep aydınlatır, karanlıklarda kaldığında umut olurdu, ışık olurdu ona. Az ağlamamıştı onun omuzunda Mirza gittiğinde. Suden’le de konuşurdu; ama o biraz daha ablacı, kuralcıydı. Zehra’yı hep koruma içgüdüsü ile yaklaşırdı olaylara. O üzülsün, ağlasın istemezdi. O yüzden halası ile daha rahattı.

Kapıyı çalabildiğine şükretti. Şimdi bu evin tatlış gelini mi olmuştu, aman da aman yesinler o damadı, diye geçirirken içinden birden Sema teyzeyi gördü kapıda.

“Zehra kızım, hoşgeldin. Nerelerdesin sen bakim? Görünmüyorsun. “
Şapşal gibi sırıtan Zehra, sonunda konuşabildiğine sevindi.
“Burada, kapıdayım Sema an-teyze. Nerde olacam ilahi. Neyse ben bir gireyim. Sana kalsa adam kaçacak. Müsaadenle. “

“Kim kaçacak kızım? “
“Kim? Ne kaçması? İlahi Sema teyze senin kulaklar azcık gitmiş çok affedersin. Bir baktır. “ Diyerek yukarı çıktı.

Sema hanım ise arkasından kahkaha attı. “Ah şapşal oğlum, şu kıza bir adam gibi baksan ya.” Başını sağa sola sallayıp, mutfağa girdi.

Mira’nın odasına yol alırken duvardaki tablolara bakmaya başladı.
“Allah Allah ne kadar da güzelmiş. Yeni mi bunlar? Ben mi görmedim.“
Demesiyle yandan bir ses geldi.

“Yaklaşık 25 senedir var o tablolar.“ dedi. Zehra Mirza’ya dönüp bakmasıyla kendini onun odasında buldu.
“Allahhhh! Ne oluyor ya sapık mısın Nesin? Sinsi sinsi arkadan konuşmalar, odaya ittirmeler falan. Aaa!“

“Çok konuştuğunu söylemiş miydim daha önce hayatım?“
“Imm, sanırım. Kesin. Hem de çok kere. Dur bi dakika ya, sen bana çenesi düşük mü diyorsun şimdi?“

“Hayır bebeğim, çok konuşmanı sevebilirim. Tabii baş başa olduğumuz zamanlar, sanırım bunu da demiştim.“
“Neden? Sesimi mi kıskanırsın?“ Aslında sebebini çok iyi biliyordu.
“Hayır, seni istediğim gibi susturabilirim.“

BÜYÜK AŞKIM KÜÇÜK SEVGİLİM - B.A.S. * FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin