Bölüm 6 Part 2

5K 218 51
                                    

Merhaba güzellikler kurguya verdiğiniz değer için teşekkürler ama öncelikle okuyorsanız burayı lütfen şunu bilmenizi isterim.

Kitapta ki karakterler ne kadar hoşunuza gitmese de lütfen onlara iğrenç diye hitap etmeyin, bu karakterlerden kastım Zijan ve Roni yani bunu dile getiren var ama kimse kusura bakmasın ben kimseyi kolundan tutup buraya zorla getirmedim okuyun diye, aylardır emek verip üstünde planlar yaptığım kurguyu paylaştım sizlerle ve çok teşekkür ederim ki sizlerde emeğimin karşılığını bana, beni çok mutlu ederek veriyorsunuz ama lütfen o çok sevdiğim karakterlerin ilişkileri hoşunuza gitmiyorsa ama okumak istiyorsanız lütfen iğrenç diye hitap etmeyin ve ilişkilerini doğru bulmadığı halde çok güzel anlatan insanlara da teşekkür ederim , medeni davranışlarınız fikirleriniz , açıklamalarınız beni mutlu ediyor... Neyse iyi okumalar...

.............................................

Sordu : Nasılsın?

Dedim: Nahiye gibi.

Bir şeylerden küçük, bir şeylerden büyük;     Aralarda bir yerdeyim.

1 hafta  sonra odadan çıkabilmiştim. kendimi anca toparlamıştım. Kapıyı açtığım gibi yan odadan Roni çıkmıştı. Işıltılı gözleriyle bana bakıyordu. Senin suçun yoktu Ağam, aptallık bendeydi konuştum durdum. Yanıma gelip sağ elimi tuttu, sakin ol kalbim, sen hep yanlış insanlara atıyorsun, buda yanlış , elimi avuçları içinde sıkarken gözlerimi kapattım. Savaşacak gücüm vardı. Herkese, her şeye karşı savaşacak gücüm vardı. Ama bu kalp beni kör ediyor ,zayıf düşüyordu.

"Özledim senİ." dediği şeyle gözlerim açılırken, şaşkındım. Etrafa bakındım hemen, neyse ki kimse yoktu. Elimi çekip sırtımı döndüm ona, "Özür dilerim." Diyip aşağıya indi. Elimi yumruk yapıp kalbime vurdum, aptal yanlış dedim sana, kapısı  açık olan odasına girdim. Yatağı toplanmış penceresi oda havalansın diye açılmıştı. Kapıyı kapatıp etrafına perde takılmış yatağına baktım, pencereye yaklaşıp dışarı baktım. Seydan ağa arabaya binmiş Welatla, Diyar yanın da yola çıkmışlardı . Roni çardakta kahvaltı yapıyordu, oda birazdan çıkardı, pencereyi kapatıp yatağına ilerledim, perdeyi açıp yatağın görüşünü kapatmasını sağladım, duvar tarafına geçip yatağına uzandım.

Uzandığım gibi kokusu burnumu talan etmişti, yastığını kollarım arasına alırken , gözlerimi kapattım. Çok geçmeden kapı açılmıştı, olduğum yerde donup kalmıştım, hareket edemiyordum. Başımı yastığa gömerken Roninin "Nerede bu telefon?" dediğini duymuştum. Kapı sesi tekrar gelince başımı kaldırdım. Neyse ki perdeden dolayı görmemişti. Mutlulukla gülümserken biraz daha yayıldım yatağa , yastığa daha fazla sarılıp bir süre uyudum. Akşama doğru adımın seslenmesiyle uyandım, yan odada kapıma vuruluyordu. Bir süre bekledim kapıdakinin ayak sesleri uzaklaşınca , odadan çıkıp merdivenlere koştum. Ütü odasına girip köşeye çöktüm, neler yapıyordum ben böyle.

Yıkanmış olan elbiselerimi alıp aşağıya indim, merdivenlerden çıkan Zozan bana gülümsemiş üst kata çıkmıştı. Elbiseleri dolaba yerleştirip mutfağa geçtim, yemek için hazırlıklara başlamışlardı bende fıreydın tatlısı için malzemeleri çıkardım. Onlar yemekleri yaparken bende hamurumu açtım. Yemekler hazır olmuş adamlar eve gelmişti, yemekler giderken Roninin bahçedeki muslukta ellerini yıkadığını gördüm, alt kattaki banyodan bir havlu alıp ona doğru ilerledim, yüzünü de yıkayıp bana dönünce havluyu ona uzattım, havluyu alıp.

"Spas dıkım." (Teşekkür ederim.) dedi..

Yüzünü kuruttuktan sonra havluyu omzuna attı. Bana garip garip gülerek bakıyordu.

"Yatakları değiştirelim istersen?" başımdan aşağıya kaynar sular dökülürken , başımı eğmiştim.

"O nereden çıktı ağam.?" Görmemiştir inşallah , lütfen görmemiş olsun.

"Hiç öyle dedim." deyip gülerek gitti yanımdan, kesin görmüş aptal kafam, Zozan hanım da Seydan ağalarla yemek yiyecekti. Bende mutfağa geçip kızlarla yedim, sohbet ederek yemiştik yemekleri sonra sofralar toplanmış konağın arkasın da semaverde çay yapmıştık , büyük ağaca sırtımı yaslayıp çayımı içtim. 

"Hanımım , sesiniz çok güzel , her vakit Welat ağaya söylediğiniz de duyuyoruz." onlara gülümsedim Welattan başka birde bir tek Roniye söylemiştim. "Bir kerede bize söylersin?" onlara başımı salladım bunun için onları kıramazdım elbette.

Rojda -- ne oldu.

Bahçede bülbül öter,
Yarim gurbete gider
Çok bekledim yolunu
Ne mektup var ne haber

Noldu gönüle nolduSarardı gazel oldu
Leylasından ayrıldı
Böyle derbeder oldu

Garip kaldım bu yerde
Ararım yarim nerde
Yerimden ayrılalı
Düştüm bu türlü derde

Noldu gönüle noldu
Sarardı gazel oldu
Leylasından ayrıldı
Böyle derbeder oldu

Konuşsam karanlığa yazdığım sözler gölgen olur mu
Sudaki balığı takip etme rüzgar alır seni götürür

Hayat içimde bir sır gibi eriyor, bir sır gibi eriyor

Gurbet yolları uzak
Yoluma koyma tuzak
Kaderim böyle yazılmış
Nazlı yar nasıl bozak

Noldu gönüle noldu
Sarardı gazel oldu
Leylasından ayrıldı
Böyle derbeder oldu

 Son zamanlarda en çok dinlediğim bu şarkıydı, ve onlara bunu söylerken gözlerim kapanmıştı. Etrafım da ki sesler kesilirken, şarkının sözleri benden bir şeyler alıp gidiyordu. İçimde özlem oluşuyordu, sevdanın özlemi, en son ne zaman bir şeyi sevmiştim. 

Bir kocam var ama onu ne kadar uğraşsam da sevememiştim. Bir oğlum olacaktı, ama oda beni kedere bulayıp gitmişti. Dizlerime konan bir şeyle açtım gözlerimi, kızlar yoktu. Roni başını dizime koymuştu, boşta kalan elimi tutup saçlarının üstüne koydu. Şarkıya devam ederken saçları arasın da dolandı elim.

"Konuşsam karanlığa , yazdığım sözler gölgen olur mu?

Suda ki balığı takip etme , rüzgar alır seni götürür." sesim giderek kısılırken yüzünü bana döndü.

"Neden Zijan hanım.?" saçlarının arasındaki elimi çekerken diğer elimde olan bardağı ağacın arkasına bıraktım.

"Neden deyip durma ağam." dizimden kalkıp karşıma geçti. Hadi ama bu neyin ısrarı,  yok işte verecek cevabım, neye zorluyorsun ağam.?

"Bak ne kadar sorup soruştursam da bulamadım." 

"Neyi ağam?" elleriyle ellerimi sararken kör kalbim, yine çırpınmaya başlamıştı. Oysa ona defalarca demiştim. Körsün açılma okyanuslara.

"Bu evliliğin asıl nedenini. " ellerimi çekmek istediğim zaman daha sıkı tuttu. Ne inatçısın be adam, rahat bıraksan da eski yaraları açmasan olmaz mı?

"Yapma ağam, kurbanın olayım kanatma beni,susmayı öğren dedim ben sana, neden dinlemiyorsun?" ellerimi kurtaramıyordum, rahat bırakmıyordu geçmiş beni , hala karşıma çıkıyordu.

"Ben günah işledim. Sevdalandım. Cezamı çektim, çok yara aldım, o yaraların yarısı bile kabuk tutmadı ağam, hala kanıyorlar, kabuk tutanları kanatma bari, onlar sayesinde ayakta duruyorum." Bırak ellerimi adam , bırak ki kaça bileyim geçmişten,

Bırak ki gideyim ardımdan gelenlerden.

Bırak ki yok olayım kanamasın yaralarım.

Bırakma sıkı sıkı tut.

Bırakırsan bu kez kanamazlar, ölürüm.

"Susma kadın, susarak gidemezsin." sürmem akmıştır kesin şimdi, nasıl hala bakardı bu kirli yüze.

"Yanlışın var ağam, gitmek istediğimden değil, yitmek istediğimden susuyorum."

Unutmaya çalıştıkça , güçlenen anılar,

kestikçe daha gür çıkan saç gibi.

Evet kökü bende..

...................................................

Bölüm hazırdı aslında kötü bir gün  geçirmiştim ve atacağımı düşünmemiştim ama attım yine de umarım yorum ve oylarınızla beni mutlu edersiniz ... İyi okumalar...

Zijan Hanım (Güçlü Kadınlar S. 1) ..TAMAMLANDI..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin