Evet herkese merhaba , siz bölüm bölüm demeden atayım hemen , destekleriniz ve yorumlarınız için teşekkür ederim.. İyi okumalar...
, ..............................................
Asla hakkımı helal etmeyeceğim insanlar var.. Bunun günahını taşırım Rabbim..
Birinin karın boşluğuma vurmasıyla açtım gözlerimi. Güneş tam tepede gözlerimi yakarken doğruldum. Boşalan yere Welat oturup bana yaslandı. Gözlerim Zijanı ararken avludan sesi geliyordu. Ne ara uyanmıştı da gitmişti. Üstelik hala bir cevap vermemişti. Çalışanlardan biri telefonumu getirmişti . Numara yazan çağrıyı cevaplayıp telefonu kulağıma koydum.
"Alo , kimsin ?" Sert sesim karşıdakinin öksürmesine neden olmuştu. Ağır öksürük sesi, yaşlı biri olduğunu hissettirmişti bana. Adam konuşmaya başlarken , haklı olduğumu anlamıştım.
"Ağam ben çiftlikte ki seyis." Tanımıştım onu , sesimi biraz daha yumuşatıp neden aradığını sordum.
"Ağam , Seydan ağa 2 gündür burada , ama hâli hâl değil. Bırakmıyor kimsede yardım etsin. " Gözlerim öfkeyle kapanırken yerimden hızla kalktım. Bu adamın derdi neydi. ? Zaten herkesin acısı vardı. Birde onunla mı uğraşacaklardı ?
"Tamam , kapat geliyorum." Telefonu cebine atıp merdivenleri indim . Avlu da Zijanla Zerva vardı. Yanlarından geçerken Zijanın bana gülümsediğini görmüştüm. Başımı tekrar çevirince gülümseyerek bana baktığını fark ettim. İçimde ki öfke dağlara kaçarken ayaklarım onların yanına geri gitmişti. Elimi Zervanın omzuna koyup seslendim.
"Hele biraz su ver Zerva." Başını sallayıp mutfağa gitmişti. Etrafta kimseler yoktu. Zijanı kolundan tutup arka bahçeye götürdüm. Hiç ses çıkarmadan gelmişti. Ağacın arkasına geçip , ağaca yasladım onu.
"Rojbaş çavemin.". (Günaydın gözüm.) Gülüp başını yana eğerken içime umut dolmuştu. Gülüşü cennetin dünyada ki fragmanı gibiydi. Elim yazmasından çıkan kınalı saçlarına giderken , kendini geri çekmemişti. Kendini eskisi gibi benden çekmiyordu. Bu beni mutlu ediyordu. Gülümserken saçını sevmeye devam ettim.
" Rojbaş ağam." Ses tınısı ölmeme neden olacak kadar güzeldi. Gözlerim kapanırken elini koluma atmıştı. Eğri durmak onu zorlamış olmalıydı. Dirseklerini tutup ona destek olurken , aramızda ki mesafe giderek azalmıştı.
"Nereye gidiyorsun ağam?" Sorusu öfkemi geri getirirken. Ne cevap vereceğimi düşünmüştüm. Gittiğim yeri söylemek aptallık olurdu. Babamı ona tekrar hatırlatıp bu anı bozamazdım.
"Tarlada bir sorun çıkmış, uğrayacağım.". Başını sallayıp gözlerini yere dikti. Çenesinden tutup gözlerine bakarken, fark etmiştim. Gözleri parlıyordu resmen. Mutluydu.
" Bana hep böyle gülsene kadın.". Dudakları kıvrılırken alt dudağını dişleri arasına almıştı. Nefesim kesilirken. Aramızda ki santimleri biraz daha yok ettim. Gözlerimi dudaklarından çekemiyordum. Suskunlaşmış ne yapacağıma bakıyordu. Ah ah keşke yapabilsem.
"Şu dudaklarına eziyet etme. Ben mahvoluyorum.". Kollarımdan çıkıp uzaklaştı benden. Eteği yerdeki çiçekleri okşarken , yeleği hafif rüzgarla havalanıyordu. Yazmasını düzeltip bana döndü.
" Geç kalmayın ağam , akşama babamlar gelecek. Seydan ağa yok. Siz olun en azından.". Başımı salladım belki bir kaç şey öğrenebilirdim akşam. Bu evlilikle ilgili.
"Peki hanım ağam." Gülüşü beni uğurlarken. Çıktım konaktan. Konağın önündeki arabama binip yola koyuldum . Çiftlik epey uzakta kalıyordu. Akşama yetişmem için acele etmeliydim. Telefonumu çıkarıp askerlik arkadaşım olan Bilali aradım. Şırnakta doktorluk yapıyordu. O bana yardımcı olurdu. Telefon çalarken aklıma Zijanın son gülüşü gelmişti. Ne kadar güzel gülüyordu bu kadın Allah'ım . En son, en özenle yarattığın bu insan beni paramparça ediyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zijan Hanım (Güçlü Kadınlar S. 1) ..TAMAMLANDI..
Ficção Adolescente********** LÜTFEN KİTABINIZIN REKLAMINI YORUMLARDA YAPIN.********** Ben Zijan, kalbi kara , taş olmuş kadın, umudunu bir resme bağlamış kadın, günaha bulanmış kadın, sevdası uğruna ölen kadın, evladını kaybeden kadın, ben o kadınım, eti lime lim...