BÖLÜM: 2 - Dodo

121K 6.6K 1K
                                    

Desteklerinizi bekliyorum <3 Yorum-oy ne olursaa. Ay bir de arkadaşlarınıza önermeyi sakın sakın sakın unutmayın olur mu? ^-^

Not: Romantik kitaplardan hoşlanıyorsanız profilimde bulunan Romandan Aşk tam size göre :')

***

Ona yaşadığım yeri yazamazdım. Hakkımda daha fazla bilgi vermek istemiyordum. İlk yazanın ben olduğumun farkındayım ama yine de ona güvenemezdim. Yoksa fazla mı korkaktım?

Ona ne zaman cevap vermesem benimle konuşmayacağını söylüyordu. Böylece sürekli onun dediğini yapmam gerekiyordu. Bu şekilde onunla konuşmaya devam edemezdim ama diğer yandan onunla sohbet etmeyi gerçekten çok istiyordum.

Annem ve babam üzerime çok düşüyorlardı. Dışarı çıkmama bile izin vermiyorlar, kendimi yormamam için ellerinden geleni yapıyorlardı. Belki de bu hastalıkla üç yıl yaşamamın nedeni bu kadar az hareket etmemdi ama yine de sosyal hayattan bu kadar uzak kalmak kötüydü. Sırf bu yüzden arkadaşlarımla aram açılmıştı.

Canım arkadaşlarım(!) hastalığımı öğrendikten kısa süre sonra benimle konuşmamaya başlamışlardı. Demek ki onların arkadaşlığı da bu kadardı.

Doğukan ise uzun zamandır konuştuğum ilk yabancıydı.

Adına baktım. Hâlâ "Biri" olarak kayıtlıydı. Değiştirmek istemedim.

Deli gibi yazmak istiyordum. Müzik zevklerimiz de birbirimizinkine benziyordu. İnternette bir kızla erkeğin arasındaki böyle benzerliklerin iyi olduğu yazıyordu. Aramızda bir şey olacağından değil, sadece ne bileyim işte... Bunlar bana fazla yabancı, fazla güzel geliyordu.

Kendimi tutamadım ve "Doğukan?" yazıp yolladım. Mesaj bu sefer on dakika geç gelmişti. Gelene kadar kendimi yemiştim zaten.

"?"

Soru işareti mi? Gerçekten mi? Genelde böyle şeyleri kızlar yapmaz mıydı?

Defalarca kez yazıp sildikten sonra Doğukan'ın sinirleneceğini düşündüm.

Sonunda işin uzamasını istemedim. Benimle konuşmak istemiyorsa baştan söylemeliydi. En azından olur da ileride ona çok alışırsam daha kötü olmasın diye, "Benimle konuşmak istemiyor musun?" yazdım.

Çevrimiçi olduktan bir dakika sonra "Yazıyor..." yazısı çıktı.

"Nerede yaşıyorsun?" diye üsteledi. Bu soru gerçekten bu kadar önemli miydi? Keşke ona nerede yaşadığını hiç sormasaydım!

"Neden bu kadar çok öğrenmek istiyorsun?" Beni taklit ederek, "Merak ediyorum?" yazdı.

"Başka bir şey sor. Söz veriyorum cevap vereceğim." yazdım bu sefer. İçimde bir yerlerde onu kaybetmek istemediğimi hissediyordum.

"Kaç yaşındasın?"

Yaşımı söylemek büyük bir olay değildi sanırım. Üstelik onun yaşını da çok merak ediyordum.

"Sen de söyleyecek misin?"

"Sen söylersen, söylerim."

Yazdığı şeyden güç alarak, "On yedi." yazdım. Bir kaç saniye sonra mesaj geldi.

"On dokuz."

Muhtemelen üniversite öğrencisiydi. Tabii sınıfta kalmadıysa veya üniversiteyi kazanmışsa... Ona hangi okula gittiğini sorabilirdim. Sonuç olarak ben okula gitmiyordum ve bana bu konuda bana soru soramazdı.

"Hangi okuldasın?"

"Neden ilk sen söylemiyorsun?" Yazdığı mesaja boş bir ifadeyle baktım.

"Okula gitmiyorum, dedim ya. Yalan söylemiyorum."

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin