25. Bölüm - Doğukan'ın Ağzından

79.7K 5.2K 1.2K
                                    

Tam olarak beş yıl sonra işte Sonbahar'ın kitap versiyonunda olmayan o bölüm sizlerle! Doğukan'ın ağzından bir şeyler okumaya hazır mısınız? *-* Oy ve yorumları göreyimmm!!!

Evrenin Sınırında'ya göz atmayı unutmayııınn. Tekrar ufak bir hatırlatma geçeyiiim. 12 ve 13. bölüm haftaya geliyor. <3

***


Doğukan'ın ağzından

Alarmımın sesiyle gözlerimi aralamıştım ama hemen alarmı durdurup uykuma devam ettim. Bir süre daha yatakta oyalandıktan sonra Mustafa'nın sesiyle tekrar kendime geldim.

"Oğlum dersin var bir saat sonraya n'apıyorsun? Kalkasana lan."

Mustafa'nın söyledikleriyle birlikte kendime gelmiştim. "Hassiktir." Bugün cumaydı! Perşembe sandığım için dersimin öğleden sonra olduğunu düşünüyordum.

Mustafa çoktan odamdan çıkmıştı. Bende temiz kıyafetlerimi alıp duşa girmek için odamdan çıktım. Kısa bir duş aldıktan sonra üzerimi değiştirip banyodan çıktım. O sırada Kerem'in golden cinsi köpeği etrafımda dolanmaya başlamıştı. Kerem hayvanları çok sevdiği için veterinerlik okuyan bir arkadaşımdı. Evimizdeki tek evcil hayvan köpek değildi. Köpekten başka bir kedi, bir su kaplumbağası, bir japon balığı, bir hamster ve bir papağan vardı. Onun bu hayvan sevgisine diyecek bir şeyimiz olmadığı için evde bu kadar hayvan olmasına karşı da çıkamıyorduk. Neden her hayvandan birer tane var diye düşünüyorsanız, Kerem hayvanların hepsine teker teker isim bulmakta zorlandığı için direkt olarak kedi, köpek, hamster, papağan diye hitabet ediyor. Kısaca hayvanların bir ismi yok. Tam da Kerem'den beklenecek bir anormallik!

4 kişiden oluşan bir öğrenci evimiz vardı. Kerem evimizin anormaliyken, Mustafa evimizin Adana'lı ağır ağabeyiydi. Bir sorun olduğunda en önde o gider, arkamızı kollayan o olurdu. Bir de Erdem adında içine hamarat ev kadını kaçmış, beden eğitimi ve spor yüksekokuluna giden yakışıklı bir kardeşim daha vardı. Dış görünüş olarak sert ve sportif görünse de pazar günleri erkenden kalkar evi süpürür silerdi. Üstüne o size ağır ağabey olarak tanıttığım Mustafa'ya odasının zorla tozunu aldırırdı.

Bana gelirsek ben evdeki en miskin kişiliktim. Kıçımı bir koltuktan diğerine kaldıramazdım. Her gideceğim yere söverek giderdim. Eğer Erdem yemek yapmamışsa veya param yoksa yatar uyurdum. Öyle yemek yapmak gibi uzun süre ayakta kalınacak şeyler bana göre değildi. Öyle Mustafa gibi çok kavgacı biri de değildim. Kendimi koruyabilecek kadar güçlüydüm ama fazla da kavgacı bir kişiliğim yoktu. Kerem gibi hayvanlarıda sevmem ayrıca. Hatta hayvanlardan olabildiğince uzak kalmaya çalışırım. Evin içindeki en çok korktuğum hayvan Papağan'dı. Mustafa sağ olsun hayvan senden benden daha çok küfür biliyordu ve gecenin bir yarısı evinizin içinde "Orospu çocukları!" diye bağıran bir papağanı kimsenin seveceğini düşünmüyordum.

Önümü kesip "Beni sev!" cinsinden kuyruğunu sallayan Köpek'e bir küfür edip yavaşça iterek önümü açtım. "Erdem!" diye seslendiğimde Mustafa odasından çıktı. "Bırak lan adam uyuyor uyandırma. Bir günde kendi kahvaltını kendin hazırla." dedi.

"Ya bir yürü git." deyip arkamı dönüp odama geri gittim. Sadece İngilizce dersime girip geri dönmeyi planlıyordum. Odama girdiğimde yatağımın üzerinde yatan ve bana sinsi bakışlar atan Kedi'yi görmemle gözlerimi kısıp aynı şekilde ona bakmıştım. En çok korktuğum Papağan iken, en nefret ettiğim Kedi'ydi. Onun da benden hoşlandığı söylenemezdi. Odama girmesinden nefret ederdim ve o her girdiğinde gazeteyle onu kovalardım. Bir süreden sonra Kedi bunu inat haline getirip ben her odamdan çıktığımda gizlice odama girmeye başlamıştı.

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin