BÖLÜM: 19 - Zor Bir Karar

89.1K 5K 638
                                    

Biraz önce, yayımladığım hikayelerin hangi ülkelerden okunduğunu Wattpad'te görebileceğimi öğrendim dhasohıdlsakda Bunu daha yeni öğrendiğime inanamıyoruum. Azerbaycan'dan baya bir kişi Sonbahar'ı okuyormuş <3 Sevgiler!

Evrenin Sınırında'nın 3. bölümünü de paylaştıım. Salı günü 4. bölüm geliyor... *-* Ve her şey şimdi başlıyor... dırım dırım.

***

Gözlerimi açtığımda odam aydınlıktı. Güneş gözlerimi rahatsız ederken onları göz kapağımla korudum. Ellerimle suratımı ovuştururken yastığımın yanında duran telefonumu elimle yoklayarak buldum. Doğukan benim uyuya kaldığımı anlayınca telefonu kapatmış olmalıydı. Hediyeme baktığımda onunda bir süreden sonra kendi kendine kapandığını anladım.

Gözlerimle bu sefer beyaz olan tavanıma baktığımda dün geceyi düşündüm. Yaptığı sürprizi, o güzel müziği, onun sesini... Bunun bir rüya olmasından öyle korkuyordum ki! Sanki şimdi uyanacakmışım ve Doğukan'ı telefonuma Biri diye kaydetmeden önceki zamana dönecekmişim gibi.

Şu son beş ayda yaşadıklarım tüm hayatıma bedeldi. Zamanı düşününce ne kadar uzun süredir onu tanıdığımı hatırladım tekrardan. Bir numara uydurup mesaj atmamın üzerinden tam beş ay geçmişti.

On yedinci günümüzde görüntülü konuştuğumuzu hatırlıyorum daha dün gibi. Tabii tarihleri karıştırmıyorsam... İlk telefonla konuşmamız mıydı yoksa?

Unutkanlık yine kendini belli etmişti.

"Bahar'ın son Sonbahar'ı," diye bir ses çınladı zihnimde. Aylar önce kurduğum cümle yankılandı beynimde. Doğum günüm de geçip gitmişti. Nisan ayının son haftasına doğru süzülüyorduk. Doktorun tahmini doğruysa eğer bu Sonbahar sondu. O kadar alışmıştım ki bu gerçeğe, bir Ölmeden Önce Yapılacaklar listesi bile hazırlamıştım kendime.

Son maddesi hakkında içimde şüphelerim vardı. Evet, deli gibi Doğukan'la tanışmak istiyordum. Onu gerçekten görmek belki de hayatımda en çok istediğim şeydi ama endişelerimin beni engellemesine mani olamıyordum. Eğer onunla yüz yüze görüşürsem, mutlaka bedenimdeki değişikliklerin farkına varırdı. Bir sürü soru sorardı ve yalan söylediğimi anlardı. Onunla karşı karşıya gelirsem mutlaka hasta olduğumu öğrenirdi.

Belki de ona söylemenin zamanı geldi, diye düşünüyordum bazen. O bana güvenmiş, bütün hayatını anlatmıştı. Acılarını, korkularını en içten şekilde söylemişti. Hastalığımı ondan saklamam çok yanlıştı. Bunun farkındaydım ama yine de ona her şeyi anlatmak için hazır olduğumu hissetmem gerekiyordu. Bunu yapmanın kolay olmayacağı belliydi.

Doğukan'dan sakladığım şeyleri düşünmek beni huzursuzluk denizinde boğuyordu. Ona gerçekleri anlattığımı hayal etmek ise ölmekten beterdi.

Kanser olduğumu ona söylediğimde ortaya çıkacak olan bir sürü yalanım vardı. Hepsini açıklayacak kadar güçlü müydüm? Bilmiyordum. İşte bu yüzden beklemeliydim. Beklemeliydim ve cesaretimi topladığım anda her şeyi açıklamalıydım.

O zaman gelene kadar belki de Ölmeden Önce Yapılacaklar listesinden birkaç madde silebilirdim.

Yattığım yataktan kalktım ve dolabımın yanında gittim. İkinci çekmeceyi açtığımda defterlerin altına sıkıştırdığım listemi çekip çıkarttım. Kâğıdın buruşan sağ köşesini elimle düzeltmeye çalışırken, çekmeceyi kalçamla kapattım.

Yatağıma oturup, listeme baktığımda evde yapabileceğim şeyleri süzdüm.

Dans etmek. Tek başıma evde dans etmek pek iç açıcı gözükmemişti. Belki "Bir partiye gitmek" maddemle bunu birlikte kullanabilirdim.

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin