35. Bölüm

75.7K 5K 1.9K
                                    

Ya hiçbiriniz söylemiyorsunuz bazı kelimeler saçma sapan bölünmüş halde dhuasjkda. Word dosyasından kopyaladığım için nedense bir şeyler bozuk çıkıyor hala çözemedim. Unutmadığım zamanda düzenleyip atıyorum. Kusura bakmayııın.

Ay bir de Evrenin Sınırında'nın ilk sezonunun finaline yaklaşıyoruz :') Baya hızlı ilerledim gerçekten. VE YENİ BİR KİTABA DAHA BAŞLADIM. Henüz paylaşmadım ama yumuş yumuş bir aşk hikayesiyle geliyorum <3. Beni takip etmeyi unutmayın!!

***

Doğukan'ın aldığı formayı üzerime geçirip atkımı boynuma bağladım. Aynanın karşısına geçtiğimde yüzümde gözlerimi bile parlatan bir gülümseme vardı.

Bugün listemden bir şey daha eksiliyordu! Geriye sadece kamp yapmak ve lunaparka gitmek kalmıştı. Kampa belki yazın gidebilirdim. Sonuç olarak hastalığımda ilerleme yoktu ve böyle giderse izin verebilirlerdi.

Şapkamı da elime aldıktan sonra üzerime siyah kot ceketimi giydim. Çantamı da boynuma astıktan sonra ayakkabılarımı giyip evden çıktım.

Annem sayesinde unutmama imkân olmayan ilaçlarımı içmiştim. Yine de lazım olurlar diye onları da çantamı koymuştum. Asansöre bindiğimde tamamdım.

Doğukan'ın da zaten şimdi gelmiş olması gerekiyordu. Apartmandan çıkıp ana caddeye geldiğimde Doğukan'ın Atalay'ın arabasını alıp geldiğini gördüm.

Ön koltuğun kapısını açtım ve oturup kapıyı geri kapattım. Doğukan'a doğru döndüğümde beni göz ucuyla süzdüğünü fark ettim.

"Beşiktaşlı olmak sana yakıştı."

"Birilerinin eseri."

Yüzü kaplayan bir gülümsemeyle baktı ardandan başını önüne çevirip gaza bastı.

Maç başladığında ortalık yıkılıyordu. Beşiktaş taraftarları hep bir ağızdan söylediği tezahüratlarıyla takıma can veriyordu. Doğukan'ın da bütün söylenenlere eşlik etmesiyle ben sadece yerimde öylece etrafıma bakıyordum.

Doğukan kolunu omzuma atıp diğer taraftarlarla birlikte zıplamaya başladığında ben de ona eşlik etmiştim.

Maça gelmeden önce Doğukan ezberlemem için bir marşın sözlerini bana yollamıştı. Herkes bir anda onu söylemeye başlayınca keyifle eşlik ettim.

Sözlerini ezberlediğimi gören Doğukan şaşkın bir şekilde bana döndükten sonra omzuma attığı koluyla beni kendine daha çok çekti. O böyle yapınca da ben de kolumu beline doladım. Bununla birlikte hemen başımı çevirdim ve marşı söylemeye devam ettim.

Kırk birinci dakikaya kadar iki takım da golsüzken Karabük'ün gol atmasıyla Beşiktaş taraftarları –Doğukan da dahil küfretmeye başlayınca rahatsız olmuştum.

Bununla birlikte maçın ilk dakikalarında olan enerjimden eser yoktu. Konserdeki gibi bir facia yaşamamak için eskisi gibi marşları hoplaya zıplaya söylemiyordum. Maç en az doksan dakika sürecekti. Uzatma dakikaları da oynanabilirdi. Daha bir de buradan eve gidecektik. Kesinlikle kendimi daha fazla yormamalıydım.

Maçın ilk yarısı uzatma olmadan bittiğinde yerime oturmuştum. Doğukan, "İyi misin?" diye sorduğunda başımı olumlu anlamda salladım ve gülümsedim.

"Bak iyi değilsen gideriz. Buradan biraz zor çıkarız galiba ama iyi değilsen gideriz yani."

"Gerek yok, iyiyim ben. Biraz dinlenmem gerek sadece."

"Emin misin?" "Eminim..."

Son bir kez daha bana baktı. "İyi olmadığında söyle, tamam mı?"

"Tamam."

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin