26. Bölüm

67.8K 4.6K 211
                                    

Veee yeni bölüm sizlerle :) Ben Evrenin Sınırında'ya yeni bölüm yazarken siz de Tiktok'a attığım yeni videoya bakabilirsinizzz. Video Sonbahar hakkında :) <3 

Tiktok: busekudun

***

Gördüğüm o gözler, Yağız'ın elinden kurtulmaya çalışmama neden olmuştu. Ne kadar arkamı dönüp tekrardan bakmaya çalışsam da Yağız, kalabalığın arasından beni uzaklaştırmış, hatta neredeyse kafenin önüne getirmişti.

Kolumu sertçe çekerek ondan kurtulduğumda, "Doğukan'ı gördüm!" diye bağırdım hayretle. "O, oradaydı!"

Bundan bu kadar emin olmak beni şaşırtmış hatta delice bir heyecanın içine sürüklemişti. Yüzümde aptal bir sırıtma ve ayrıca içimde büyük bir kahkaha atma isteği vardı. Arkamı dönüp kalabalığa baktıktan sonra Yağız'a geri döndüm. Onun yüzünde bende olduğu gibi şaşkın bir ifade yoktu.

Yağız, verdiğim tepkiyi saçma bulmuş olmalıydı çünkü Doğukan'ın benim evimin çevresinde oturan bir arkadaşım olarak tanıyordu. Ona göre, Doğukan'ı şimdi orada görmem çok abartılacak bir şey olmamalıydı. Hâlâ onun Doğukan olduğundan emin bile değildim. Sadece o gözler fazla tanıdıktı.

"Ne oldu kızım? Sanki herifi ilk defa görüyorsun," dediğinde içimden Evet, diye geçirdim. İlk defa görüyorum.

Onun Doğukan olmasını o kadar çok istiyordum ki! Onunla görüşmekten bu kadar çekinirken şimdi onunla göz göze gelmiş olma ihtimalim beni mutluluktan havaya uçuracaktı. Bir an önce Doğukan'a mesaj atmak ya da aramak istiyordum. O gördüğüm kişinin o olduğunu kanıtlamak istiyordum. Ama eğer olur da o kişinin Doğukan olmadığını öğrenirsem büyük hayal kırıklığına uğrayacağımı da biliyordum.

"Bir anda onu orada öyle görünce..." diye saçmalamaya başladığım sırada Yağız'ın telefonundan yükselen ses beni kurtarmıştı.

Cebinden zorla çıkardığı telefonunun ekranına baktıktan sonra bana döndü. "Konuşup geleceğim."

Onaylarcasına başımı salladım. Arkasını dönüp ağır adımlarla yanımdan uzaklaştığı sırada ben de gözlerimle kalabalığı taramaya başladım. Bu mesafeden bir şey görmek çok zordu. Orada olsa bile bu şekilde kalabalığın içerisinden gözlerim onu seçemezdi.

Belki de oradaydı. Kalabalığın arasında. Hatta belki de o da benim Yaprakçık olduğumu anlamıştı. Belki de o da benim peşimden gelip gelmemek arasında kalmıştı.

Koşsam mı? diye geçirdim içimden. Şimdi, arkamda Yağız'ı bırakarak kalabalığın arasına karışıp onu arasa mıydım? Sadece tek bir saniye görmüş olabilirdim ama bendeki şaşkınlığı onda da gördüğümde emindim.

Kalabalığın olduğu yöne doğru bir adım attım ve durdum. Omzumdaki çantamın sapını iyice sıktım. Kararsızlıkla dudağımın kenarını dişledim. Sonradan pişman olmak, gece yatağıma yattığımda, "Keşke gidip baksaydım," demek istemiyordum. Onun o an orada olduğuna inanıyordum. O, oradaydı. Az önce onunla aramızda santimler vardı. Göz göze gelmiştim onunla. Biliyordum ki sadece o benim kalbimi bu kadar hızlı attırabilirdi. Ve o mavi gözleri gördüğüm anda kalbim çılgınlar gibi atmaya başlamıştı. Yine kararsızlıkla bir adım daha attım. Göz ucuyla arkama dönüp baktığımda Yağız'ın telefon konuşmasına devam ettiğini ve şuursuzca dolandığını gördüm.

Hadi Bahar, diye cesaretlendirdi iç sesim beni. O orada. Biri orada!

Sesli bir şekilde, "Biri orada," diye fısıldadıktan sonra kalabalığa doğru bir adım attım. Ardından bir adım daha. Adımların gitgide hızlanırken Yağız'ın arkamdan, "Nereye Bahar?" diye seslendiğini duydum.

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin