Bölümü 20:00'de atacağımı duyurdum amaaa tabi ki de dayanamadıııım. Ayrıca her gün 1 bölüm paylaşmaya karar verdiim. Benimle olduğunuzu hissettirdiğiniz için teşekkür ederiim <3 Sonbahar'ı arkadaşlarınıza önermeyi unutmayıııın ^^
***
Yüzüme kapanan telefon ile birlikte ufak bir şok geçirdim. İşin garip yanı, bir şekilde bu bizim ilk randevumuzdu. Çakma randevu. Diğer bir yenı ise bu randevunun asla gerçekleşmeyecek olmasıydı. Doğukan'ı şunun şurasında kaç gündür tanıyordum? On beş mi? On altı mı? Kesinlikle daha fazlası değildi.
Onun bir sapık ya da ona benzer bir şey olmadığını biliyordum ama zaten onunla telefondan konuşmuştum. Bu bile benim için çok fazlaydı. Bunun dışında benim fotoğrafımda kurumuş bir yaprak vardı. Bunu en başından beri karşıdaki kişi kim olduğumu anlamasın diye koymuştum. Doğukan'la iyi anlaşmam ve ona güvenmiş olmam kim olduğumu ona göstermeme değer miydi?
Bunu bilmiyordum. Elbette onunla görüntülü konuşmanın ne kadar heyecanlı ve harika olacağını tahmin edebiliyordum ama bir düşünce beni sürekli engelliyordu.
Ben kanser hastası ve ömrünün son aylarını yaşayan bir kızdım. Belki de Doğukan'la görüntülü konuştuktan sonra daha yakın olacaktık ve aramız daha iyi olacaktı. Peki ya sonra? Aylar sonra? Bir gün onun aramalarına ve mesajlarına cevap vermediğim zaman ne yapacaktı? O zamana kadar yerimi ona söylemiş olduğumu varsayarsak evime gelip beni sorduğunda ailem ona ne diyecekti? Üzülmeyecek miydi?
Ben kimseyi üzmek istemiyordum. İstesem aileme daha önce karşı gelip okula da giderdim, arkadaş da edinirdim ama hep karşıma bu gerçek çıkıyordu.
Bu dünyadan gittiğimde arkamda yaşlı gözler bırakmak istemiyordum. Belki de bu yüzden kendimi insanlardan bu kadar soyutlamıştım. Kimsenin benim için ağlamasını istemiyordum. Doğukan'ın da ağlamasını istemiyordum. Son zamanlarda başıma gelen bütün belaların sebebi o olsa da bir şekilde bana zorluklara karşı ayakta durmayı öğretiyordu. Zor yoldan olsa da...
En başta, bana yeniden güvenmeyi öğretmişti. Görmediğin ya da kilometrelerce uzakta olan birini nasıl sanki yanındaymışçasına hissetmeyi...
Onu seviyordum. Bunun arkadaşlık anlamında olduğunu düşünüyordum. Başka türlü bir şey olması mümkün değildi çünkü ben arkadaşlık dışında bir şey bilmiyordum. Kitap ve filmlerden gidecek olursak, karakterler aşkın ne demek olduğunu, âşık olduğunda anlıyordu. Bunu anlayacak kadar uzun yaşamak tek nedenim olabilirdi.
Düşüncelerden biraz olsun kurtulmak için diz üstü bilgisayarımı elime aldım ve çalışma masamın üstüne koydum. Yatağıma yatıp uzandığımda elime telefonumu aldım. Tam ekran kilidini açacakken durdum. Sürekli ertelediğim "Ölmeden Önce Yapılacaklar" listemi yapabilirdim.
Kalktım ve dolaptan bir beyaz kâğıt çıkardım. Kendimi on madde ile sınırladım. Çalışma masama kuruldum.
Beyaz kâğıdın üstüne başlığımı attıktan sonra birinci maddeyi koydum.
Kalemi masaya ritmik bir şekilde vururken yapılacakları sırayla mı yapsam yoksa atlayarak karışık mı gitsem diye düşündüm. Karışık gitmekte karar kıldım.
Bir günde aklıma kırk tane yapılacak şey gelmişken şimdi bir şey bulamamak beni deli ediyordu.
Sonunda aklıma bir şey geldiğinde hızla yazdım.
1) Bisiklet sürmeyi öğrenmek.
Bisiklet sürmeyi bir türlü öğrenememiştim. Bu gerçekten çocukluğumun kara lekesi gibi bir şeydi. Er ya da geç öğreneceğim diye inat etmiştim ama olmamıştı ama bu sefer yapacaktım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONBAHAR
ChickLitWattys 2016 kazananı! Yarı Texting. 2017'de Epsilon Yayınevi ile basıldı. 21.02.2022 tarihinde bölümler Wattpad'e yeniden yüklenmeye başlandı. Bahar on yedi yaşında kanser hastası bir genç kızdır. Tüm gününü odasında yalnız bir şekilde geçirm...