Bu gece Sonbahar partisi yapıyoruuz!!
Arkadaşlarınıza önermeyi unutmayın :)
***
Birkaç ay öncesine kadar hayatımın yazıldığı defterin eski ve yırtık sayfalardan oluştuğuna inanan bir kız iken onunla tanışmıştım ben. Onunla birlikte o defterden kötü anılarımın yazdığı sayfaları yırtıp atmış, yakmıştım. O yaktığım kötü anıların aleviyle ısıtmıştım kalbimi. Hatta defterimin hepsini parçalayıp yenisine geçebileceğime bile inanmıştım ben.
Denedim. Gerçekten çok denedim. Bunu sadece ameliyatlara girip çıkarak yapmadım. Zihinsel bir savaş da verdim içimde. Kaybettiğim de oldu kazandığım da. Skorun lehime döndüğü gün, Doğukan'la tanıştığım gündü. Def terimi atıp yenisine geçebileceğime inandığım gün, ona âşık olduğumu kabullendiğim gündü.
Ve en fazla temiz bir sayfa açabileceğimin, defteri değiştirmemin mümkün olmayacağını anladığım gün, konser günüydü.
Ve şimdi ise bu hastane odasında karşımda Doğukan'ın çıldırmış şekilde bağırmasını gördüğümde değil yeni bir deftere geçmek, yeni bir sayfa açmanın bile imkânsız olduğu gerçeği gözlerimin önüne serilmişti.
O da biliyordu kaybettiğimi, öleceğimi. Tıpkı anne sinin ölümünü kabullenmeyip mezarına gitmediği gibi benim hastalığımı da görmezden geliyordu. Belki de ben öldüğümde de mezarıma gelmeyecekti, bilmiyorum. Ama tek bildiğim şey eriyip giden tek kişinin ben olmadığımdı. O da eriyordu. Benim ölümümün sıcaklığıyla yakınımdakiler de eriyordu benimle birlikte.
Bir anda odanın kapısından birkaç hemşirenin girmesiyle Doğukan da benim gibi o tarafa doğru döndü.
Hemşirelerin yanında erkek hasta bakıcıları da vardı ve onların bir anda Doğukan'ın kollarından tutmaya çalışmasıyla Doğukan'ın, "Neler oluyor?" diye bağırması bir olmuştu.
"Durun, yapmayın!" diye bağırsam da Doğukan'ı zar zor şekilde sabit tutmuş ve sakinleştirici iğnesini yapmışlardı. Hemşirelerden birinin yanında getirdiği tekerlekli sandalyeye Doğukan'ı oturttukları sırada odamın kapısın dan annemin ve babamın girdiklerini görmüştüm. Onlara aldırmadan, "Doğukan!" diye hemşirelerin ardından bağırsam da beni umursayan yoktu.
"Karışmış olamaz!" dedim acı bir şekilde. O sırada hemşire tekerlekli sandalyeyi iterek odamdan çıkarken babama, "İçeride fazla kalmayın," uyarısı yapıyordu.
"Ne demek karışmış ya!" diye bir kez daha bağırdığım da annem ve babam çoktan başucuma gelmişlerdi. "Bu nasıl bir hata?" dedim bir kez daha bağırarak. Ardından var gücümle vurdum yatağa.
Annem telaşlı bakışlarla hızla yanıma gelip, "Neler oluyor?" dediği sırada bağırabildiğim son şekilde, "Siz söyleyin asıl!" diye yırttım kendimi. Annem hızlı bir şekilde
babama dönüp, "Hemşire," dediğinde babam odadan çıkmak için kapıya yönelmişti.
"Hayır!" diye bağırdım arkasından. "Çağırma hemşire!
Bana doktoru çağır! Baba, bana doktoru çağır!"
Babam odanın kapısını ardından kapatıp çıktığı sırada annem saçlarımı okşayarak beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Sinirle saçlarımda dolanan elini tutup uzaklaştırdığım da, "Sen de git!" diye bağırdım. "Zaten hiçbir şey düzgün gitmiyor! Sen de git! İstemiyorum hiçbirinizi! Hepiniz defolun gidin!"
"Bahar, kendine gel."
Odanın kapısı hızla açıldığında içeriye babamla birlikte iki hemşire daha girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONBAHAR
ChickLitWattys 2016 kazananı! Yarı Texting. 2017'de Epsilon Yayınevi ile basıldı. 21.02.2022 tarihinde bölümler Wattpad'e yeniden yüklenmeye başlandı. Bahar on yedi yaşında kanser hastası bir genç kızdır. Tüm gününü odasında yalnız bir şekilde geçirm...