BÖLÜM: 16 - Tutulamayacak Sözler

93.5K 5.3K 1K
                                    

Yeni bir bölümden daha merhabalar! Nasılsınız bakalıım? :) Yarın Evrenin Sınırında'ya ikinci bölümü paylaşıyorum. Haftada iki bölüm de E.S.'ye atıyorum. Haberiniz olsuun. Görüşmek üzere! <3 :')

Oy ve yorum unutulmasın lütfen ehehe

***

Benim gitmemi istemiyordu. Onunla kalmamı istiyordu. O, bana artık tüm hayatını anlatmış, tüm gerçeklerini sunmuştu. Ben ise ondan kendi gerçeklerimi saklıyordum. Benimle ilgili en önemli konudan habersizdi ve bu bana kendimi suçlu hissettiriyordu. O, bana güvenmişti. Benim de yapmam gereken ona hastalığımı açıklamaktı. Ama bu benim için çok zordu. Özellikle de söylediği son cümleden sonra.

O cümleden sonra nasıl ona kanser olduğumu söyleyebilirdim? Ne kadar üzülebileceğini hayal etmek bile canımı acıtıyordu.

En başından beri bundan korkuyordum, bir gün Doğukan'ın bana alışacağından ve onun hayatında yer edindik ten sonra bir anda yok olmaktan.

Korktuğum başıma gelmişti. Doğukan, bana tüm hayatını bana anlatacak kadar güvenmişti. Bir gün onun mesajlarına veya aramalarına cevap veremediğim zaman ne olacaktı? Bana ulaşamayınca ne düşünecekti?

Muhtemelen ondan sıkıldığımı ve bu yüzden ona cevap vermediğimi sanacaktı. Bu tamamen yanlıştı! Böyle düşünmesini istemiyordum ama gerçeği söylediğimde arkamdan üzülmesini de istemiyordum. Yoksa benim de mi cenazeme gelmezdi? Ne olursa olsun gelmesini isterdim. Zaten en fazla on kişi gelecekti.

Odamın kapısını annemin bir anda açmasıyla kendime geldim. Üstelik çok uzun zamandır da Doğukan'la sessiz kalmıştık ve sanırım boş bir şekilde ekrana bakıyordum.

Annemin odaya girmesiyle Skype'tan hızlı bir şekilde mikrofonumu kapattım, ona ses gitmesini istemedim. Zaten diz üstü bilgisayarın kamerası kapıya dönük değildi. Ekranı da hafif aşağıya indirerek Doğukan'a odada biri var sinyalini verdim.

"Ne yapıyorsun?" dedi annem kapının yanından. "Film seyrediyorum."

Bir süre beni inceledi. Ardından yavaşça içeri girdi ve kapıyı kapattı. Yavaş adımlarla geldi ve yatağın ucuna oturdu.

"Bahar, son zamanlarda seninle hiç annkız yakınlığında ilgilenemiyorum ama-"

Aniden sözünü kestim. "Evet, bana hasta bakıcı gibi davranıyorsun," dedim sert bir sesle. Yıllardır bunu söylemek istiyordum belki de.

"Baban da ben de hatalıyız ve bunu düzeltmeyi istiyoruz," dediğinde alayla güldüm. "Ölmeme aylar kala mı? Vicdanınızı mı rahatlatmak istiyorsunuz?"

"Bahar şöyle demeyi kes artık."

"Yalan mı anne? Ben alıştım artık bu gerçeğe. Neden bu kadar zorluyorsunuz? Gerçek önünüzde duruyor, siz neden görmezden geliyorsunuz? Gerçi sen gerçeği değil beni görmezden geliyorsun."

"Bahar, özür dilerim," dedi annem gözlerimin içine bakarak. "Sen de olmayabilir ama bizim içimizde hâlâ bir umut var. Sen ne kadar öyle olmadığını düşünsen de."

"Yıllar oldu anne," dedim. "Uzun süredir ben bu hastalığı çekiyorum. Durumum gittikçe kötüleşiyor. Artık bittiğini hissediyorum. Bir şeylerin yaklaştığını hissediyorum."

Annemin gözlerinin kızardığını gördüm. "Özür dilerim," dedim sessiz bir şekilde. "Normal bir çocuğunuz olsaydı böyle şeylerle uğraşmazdınız."

"Ne saçmalıyorsun sen Bahar?" dedi annem bu sefer sinirle. "Sen bizim kızımızsın. Ne olursa olsun biz senin yanındayız."

"Peki neden onca zaman boyunca yanımda değildin? O zaman neden yüzüme bakamıyordun?"

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin