Jingle bells, jingle bells, jingle all the wayyyy!! Ayy bu bölüm muhteşem. Çabuk oy atın ve bölüme başlayın. Çabuk, çabuk, çabukkk *-*
***
Doruk, Doğukan ve arkadaşları kafede bir parti verecekken benim odamda yatıyor olmam biraz acı veriyordu. Hatta biraz değil bayağı bir acı veriyordu.
Önceleri çok umurumda olmasa da şimdi o partiye gitmeyip kaçırdıklarımı düşününce ister istemez gözlerim doluyordu. Oturup annemin karşısına, "Beni gönderin!" diye ağlamayı bile düşünmüştüm elbette ama kendimi daha da düşürmek istemedim.
Doruk bana karşı olan soğuk davranışlarına son verdi ve söz verdiği gibi arkadaşlarının yanından ayrıldığında mesaj attı. Defalarca kez partide olmamı çok istediğini söyledi ve sonunda gelemeyeceğimi kabullendi.
Sonuç olarak bu yılbaşı da bana çerez ve tombala ikilisi gözükmüştü. Tek dileğim bu yıl akrabaların, çocuklarının içeceklerine birkaç damla rakı katmama izin vermeleriydi. Böylece onları bir odaya kapatıp uyumalarına izin verebilirdik ve tabii ben de rahat ederdim.
Mesaj sesi odamda çınlarken bu ses tonunu değiştirmeyi kafamda not ettim.
"Kafeyi görmen lazım. İnanılmaz güzel oldu. Dekorlar harika. Akşam her şey tamamlandıktan sonra sana fotoğraf atacağım. Gelmediğin için ağlayacaksın."
Ağlamam için fotoğraf atmasına gerek yoktu. Şimdi bile ağlama potansiyelim vardı.
"Gelmediğim değil, gelemediğim için. Ben gelmek istemez miyim?"
Yazıyor...
"Ne bileyim. Fotoğrafında bir yaprak var. Adın Yaprak olarak gözüküyor. Hakkında bildiğim şeyler adının Bahar olduğu, on yedi yaşında olduğun ve İstanbul'da yaşadığın. Belki de bizimle yüz yüze tanışmak istemiyorsundur."
Ben fotoğrafımı ve adımı boşuna değiştirmemiştim. Partiye gitmemle herkes kim olduğumu görecekti. Herkesten kastım tabii Doruk ve Doğukan'dı. Diğerlerinin açıkçası beni pek umursayacağını düşünmüyordum. Şimdi düşününce partiye gitmemem daha iyi gözüküyordu. Eğer ailem izin verseydi giderdim ama onlara orada olduğumu söylemezdim. Bu da fazla filmden kaçma bir sahne olurdu.
"Partiye gelme imkânım olsaydı gelirdim ama anlatamayacağım bazı konular var ve bunlar sizinle tanışmamı engelliyor."
Bunu başka şekilde yazamadım. Bu cümleden hiçbir şey anlamadığına emindim.
"Kelime oyunlarını sevmediğimi biliyorsun."
Elbette biliyorum Doruk... Bir haftada susmak bilmeyen çenesiyle bana tüm hayat hikâyesini anlatmıştı ve tüm kişiliğini önüme sermişti.
"Söylemeyeceğim şeyler var işte. Bu yüzden sizinle yüz yüze görüşemem."
Anında mesaj geldi.
"Bize güvenmiyor musun?"
"Nasıl yani? Elbette güveniyorum."
"Tamam, internetten veya telefondan her tanıştığın insanla görüşmen pek iyi bir şey değil ama gerçekten ben ya da Doğukan sandığın gibi değiliz."
Ne yani, onların sapık olduğunu düşündüğümü mü sanıyor?
"Sizin birer psikopat sapık olduğunuzu düşünmüyorum, Doruk. İkinize de güveniyorum. Bu güvenimin nedenini ben bile bilmiyorum ama gerçek bu."
Eğer Doğukan bir sapık olsaydı beni engellemezdi, diye içimden geçirdim.
"Ben de nedenini bilmiyorum ama sana bir haftada çok alıştım. Doğukan neden seninle konuşmuyor anlamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONBAHAR
ChickLitWattys 2016 kazananı! Yarı Texting. 2017'de Epsilon Yayınevi ile basıldı. 21.02.2022 tarihinde bölümler Wattpad'e yeniden yüklenmeye başlandı. Bahar on yedi yaşında kanser hastası bir genç kızdır. Tüm gününü odasında yalnız bir şekilde geçirm...