21. Bölüm - Maviş

80.1K 5.2K 1K
                                    

 Bölümleri planladığım gibi atamadıım çünkü fuarlara uğraşıyorum vee Watty'e bakadım. Bu kısa bir bölüm o yüzden yarın hemen yeni bölüm koyacağııım. Yorumları oyları bekliyoruuum. Evrenin Sınırında'yı da okumayı unutmayıın. Bugün 6. bölüm geliyor!!

Tiktok'ta da güzel bir kitle oluşmaya başladı yavaş yavaş >> busekudun kullanıcı adım.

***

Servisten inip bahçeye adımımı attığım anda ben ne olduğunu anlamadan, biri beni omzuna alıp bahçenin ortasında döndürmeye başlamıştı.

"Dur, yapma!" diye bağırdığım sırada beni yere indirmiş ve sıkıca sarılmıştı bu çılgın kişi. Ben tam ağzımı açacağım sırada kollarını benden ayırıp iki eliyle yanağımı sıkmaya başladığında karşımdakinin Yağız olduğunu görmüştüm.

Başka kim olabilirdi ki?

"Cuma günü doğum gününmüş senin. Niye söylemedin, Maviş?" dediğinde, "Ben de unutmuştum zaten," dedim boğuk bir sesle yanaklarımı sıktığı için.

Ellerini tutup çektim ve yanaklarımı ondan kurtardım. "Sana sürprizim var kız. Hadi yine iyisin," deyip gülümsediğinde şaşırmıştım.

"Sen? Sürpriz?"

Yağız bir insanın hayatında görüp görebileceği en deli insandı. Yakışıklı mıydı? Son derece. Ama kişiliği bambaşkaydı.

"Fazla şımarma ha. Müessesemiz sadece belirli gün ve haftalarda görev yapmaktadır," dediğinde gülmeme engel olamadım.

"Müessese? Sen böyle kelimeleri bilir miydin?" dememle bu sefer de o gülmüştü.

"Tabii kızım ne sandın," deyip göz kırptı.

Onun bu davranışına gülmeden edemedim. Elindeki tespihi helikopter kanadı edasıyla salladı, "Hadi kız. Oyaladın bak yine beni. Sürprize geç kaldık," dedikten sonra omzumdan tutup beni okulun içine sürükledi.

Beni sürüklediği sırada, "Sürprizlerin, sürpriz olması gerekmez miydi? Yani sürpriz olunca sürpriz olmuş olur. Sürpriz olmazsa, sürpriz olma-" diye saçmaladığım sırada Yağız eliyle ağzımı kapattı.

"Anladık, beyin falan bırakmayacaksın sen bende. Azıcık sus. Sürpriz işte."

Mecburen dediğini yapıp yürüdüm. 12E'nin önüne geldiğimizde kapı kapalıydı. Beni en çok şaşırtan şey ise içeriden hiç ses gelmemesiydi.

12E sınıfından ses gelmemesinin sadece iki nedeni olabilirdi.

1) Beden dersinde olmaları.

2) Hafta sonu olması.

Bunun dışında başka bir neden düşünemiyordum bile. Yağız çoktan elini ağzımdan çekmişti. Ona doğru döndüğümde, "Sürprizin buydu. 12E sessiz," dedi.

"Şaka mısın?" bakışımı ona attığımda, "Tamam, tamam aç kapıyı gir içeri," diye düzeltti.

Derin bir nefes aldım ve kapının arkasında beni bekleyen sürprize bakmak için kapıyı açtım.

Açmamla birlikte yüzüme bir küçük pasta yapışması ve ardından pilates topuna benzer bir topun yüzüme çarpmasıyla geriye doğru yere düşmem bir olmuştu.

Ben yerde gözlerim kapalı bir şekilde uzandığım sırada, 12E'deki sessizlik, yerini bağrışmalar, kahkahalar ve yüksek sesle ve iğrenç bir melodiyle, "Geçmiş doğum günün kutlu olsun Maviş!" şarkısına bırakmıştı.

Gözlerimi defalarca kez kırpıp sonunda etrafımda dikilen ve şarkı söyleyen bir 12E vardı. Tabii ki de tam tepemde Yağız kahkahalarla gülüyordu. Bir taraflarımın morardığı kesindi.

"Al sana sürpriz!" dedi ve kahkaha atmaya devam etti. Kalabalık bir süre daha şarkısını söyledikten sonra Yağız, "Gençler, hadi hadi!" dediğinde ayaklarımdan ve kollarımdan kaldırıldığımı hissetmemle küçük bir çığlık attım.

"Ne yapıyorsunuz?" dememe kalmadan beni havaya atıp tutmaya başlamışlardı.

İşin uyuzluğundan sıyrılıp bu anın tadını çıkardım, kahkahalarla ve tavana yapışma korkusuyla 12E'nin beni tutup havaya zıplatmasına izin verdim.

Hayatımda hiçbir zaman bu kadar kalabalık bir topluluk doğum günümü kutlamamıştı. Tabii ki de hâlâ Doğukan'ın hediyesi hayatımda aldığım en güzel hediye olarak kalacaktı.

***

Ders coğrafya olduğunda en iyi şey defterde boş bir sayfa alıp saçma şeyler karalayarak düşüncelere dalmaktı. Üstelik şimdi düşünecek çok şeyim vardı. Başta Doğukan olmak üzere...

Ne kadar benim için zor olsa da kabul etmiştim bu gerçeği. Hoşlanmak değildi benimkisi. O evreyi haberim olmadan çoktan geçmiştim sanırım.

Onu sevdiğimi kabul ettiğim gün cumartesiydi ve pazar günü de onunla konuşurken ayrı bir heyecan hissetmeye başlamıştım. Normalde de heyecanlanırdım ama bu heyecan başkaydı. Eskiden kendimi ona sevdirmek ya da onun isteyeceği biri olmak gibi bir amacım yoktu ama artık onunla normal bir şekilde mesajlaşırken bile kırk kere yazıp siliyordum. Çoğu zaman Doğukan, "Neden yazıp siliyorsun?" diyordu ama elimde değildi.

Doğukan'ın davranışları da değişmişti benim gözümde. Eskisi gibi "arkadaşız" sinyalleri vermiyordu artık. Ya da ben öyle görmek istiyordum. Emin değildim ama bir şeylerin değiştiğini hissedebiliyordum.

Aylar önce yaşamak için bir amacım yoktu. Evet, ailem her zaman benim için değerli olmuştu ama onlar kendilerini benden uzaklaştırmışlardı. Onlar dışında tutunabileceğim başka dalım yoktu. O yüzden, şimdi ölsem bile umurumda olmaz, diye düşünüyordum.

Ta ki Doğukan'la tanışına kadar...

Bir anı canlandı zihnimde. "Neden bu dünyaya geldik?" diye sormuştum ona ilk görüntülü konuşmamızda.

O da bana, "Herkes bu dünyaya belirli bir amaç için gönderildi. Kimse boş yere burada değil. Eğer hâlâ buraya gelme amacını bilmiyorsan henüz o amacı gerçekleştirmemişsindir," demişti.

Ve ben de içimden, "Yok yere burada değilim. Bu dünyaya birilerin hayatını değiştirmek için geldim; o birileri de benim hayatımı değiştirmek için bu dünyaya geldi," demiştim.

Sanırım o birilerinden biri ben, diğeri Doğukan'dı.

O kadar karmaşık duyguların içindeyim ki beynimin içinde dönenleri sözcüklere dökmek imkânsız geliyordu. Yerimde duramıyorum adeta. Tek bir mesaj sesiyle kalbim eskisinden daha hızlı atmaya başlıyor, yazdığı mesajı okuyunca bu durum ikiye katlanıyordu. Ne haftaya başlayacak olan sınavlar umurumdaydı, ne de başka bir şey. Onun sayesinde üstümdeki gri bulutlardan kurtulmuştum ben. Güneşin ışığını ve sıcaklığını hissedebiliyordum artık. Şimdi o meşhur Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası bile gelse soğutamazdı içimdeki sıcaklığı.

Başka bir şey düşünemiyordum. Derste, teneffüste, serviste, evde, yemek yerken, uyandığımda, uyumadan önce ve rüyalarımda...

Uyurken son düşündüğüm, uyandığımda ilk düşündüğüm o olmuştu bir anda. Bunu nasıl başardı, diye düşünürken aslında bu hissi aylar öncesinden hissettiğimi anlıyordum.

Sadece bu duyguya, heyecana ne diyeceğimi bilemediğim için bu kadar uzamıştı kendime itiraf etmem. Asıl kötü olan da bundan sonra ne yapacağımı bilmemem.

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin