BÖLÜM: 17 - Yaşama Tutunmak

93.7K 5.2K 1.2K
                                    

Sımsıcak bir bölüm. Hayatı yalnızlıkla bezenmiş genç bir kızın şimdi böyle mutlu günlerini okumak gerçekten muhteşem :') Peki her şey böyle devam edecek mi? Yorumları ve oyları bekliyoruum. Arkadaşlarınıza önermeyi sakın unutmayın. Teşekkürler şimdiden ^^ :) Ah bir de bugün Evrenin Sınırında'yız ;) Bir saat sonra orada buluşalım.

***

"Gitme," demişti bana o gün. Söz vermemi istemişti. "Söz veriyorum," demiştim ben de tüm gerçeklere inat. Bir yalan daha söylemiştim sanki daha önce hiç söylememişim gibi. Yanlış yapıyordum ve bunun farkındaydım. Gerçekleri söylemek zorken yalanların arkasına saklanmak daha kolaydı çünkü. Bu yüzden ben de bu yolu seçiyordum.

Ona, önceden söylemiş olduğum yalanlardan daha kara, daha beter olan o sözü üç ay önce vermiştim. Üç aydır da içimdeki huzursuzlukla yaşıyordum çünkü her geçen gün kendimde bir şeylerin değiştiğini görüyordum ve sözümü tutamayacağımın farkındaydım.

Seyrek saçlarım biraz daha dökülmüştü. Kestirmemeye ant içmiştim sanki. Kaşlarım da saçlarım gibi dökülmüştü biraz. Bir kaş farıyla halledebiliyordum neyse ki. Biraz kilo vermiştim bu üç ayda. Okulda giydiğim dar pantolonu atıp onun yerine bol bir pantolon aldım. Bacaklarımın incecik durması hoşuma gitmiyordu. Kilo verdiğimi saklamaya çalışsam da içeri çöken yanaklarım her şeyi ele veriyordu. Okuldakilerin sorularından kaçabiliyordum elbette ama Doğukan'la bir görüntülü konuşma daha yapabileceğimden emin değildim. O, bendeki farklılığı anlayabilirdi.

Üç ay önce ona hastalığımı söylemediğim gibi, yine söyleyemiyordum. Bu durum onunla her ne zaman konuşsam beni rahatsız ediyordu. Her geçen gün Doğukan'ın hayatımın içine doğru ilerlediğini ve orada kendine yer edindiğini hissediyordum. Başlarda en çok korktuğum şey bu olmasına rağmen şimdi ona hayatımın kapılarını adeta ben açıyordum. Yine de kapıyı açarken tuttuğum kulpun üzerinde elim titriyor, aklımdaki bin bir soruyla onu içeri davet ediyordum.

Her şey bu kadar güzelken ona hastalığımı nasıl anlatırdım?

Bir numaralı soru da buydu. Ve ben bu soru ne zaman aklıma üşüşse onu kovup, karanlığa zincirleyip, üstüne kilitler vuruyordum ama o yine de o zincirleri kırıp, kilitleri aşıp, çıkıyordu önüme.

Ona gerçekleri anlatmamışken geceleri onunla buluştuğumu hayal ederek uyumak vicdanımı sızlatıyordu. Üç aydır benimle buluşmak için en ufak bir şey söylememesi beni üzmüş olsa da aynı zamanda bunun için minnet doluydum. Çünkü biliyordum ki Doğukan benimle buluşmak istediğini söylediğinde reddedersem ciddi bir kavga edeceğimiz aşikârdı. Hastalığımı ona söylemiş olsaydım onunla buluşmayı kabul edebilirdim belki de. Ya da edemezdim. Ona ne kadar çok güvensem de buna cesaret edemeyebilirdim. Onu herhangi bir yerde, canlı kanlı görme düşüncesi bile beni heyecanlandırmaya yetiyordu. Kalbim bu kadarını kaldırabilir miydi bilmiyordum.

Beden dersine rapor alıp girmediğim için kantinde oturmuş karışık tostumu yiyordum ki Yağız'ın elindeki tespihi sallayarak kapıdan girdiğini gördüm.

Duru'yla spor salonunda ettiğimiz kavgadan sonra yanıma gelip benimle tanıştığı günden beri yanımdaydı Yağız. Her anlamda bana yardımcı olup arkamı kollamak konusunda kendi kendini görevlendirmişti. Başlarda küfürlü konuşmasından ve alışık olmadığım davranışlarından dolayı ondan uzak kalmaya karar vermiştim ama daha sonra onun iyi biri olduğunu anladım. Üstelik yanımda argo konuşmaması konusunda bir kez uyardım ve beni ikiletmedi bile. Ama en önemli özelliği Duru'yu benden uzak tutma işinde bir numara olmasıydı!

Duru beni birkaç kez arayıp tehdit ederek ondan bekleneni yaptı. Neyse ki yine arayıp tehdit ettiği bir gün Yağız da yanımdaydı. Yağız'la henüz yeni arkadaş olmamıza rağmen telefonu elimden alıp Duru'yu bir daha beni rahatsız etmemesi konusunda sertçe uyararak onu engelledi. Bir daha Duru beni arayamadı.

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin