BÖLÜM: 18 - Hediye

78.3K 5.5K 793
                                    

Kalbim çıt, gözyaşlarım pıt. Bu bölüm tam olarak bu <3 Ah benim canım Biri'm... Bölüm sizlerle. Oy ve yorumları unutmayalım Birileriiii.

***

Evin önüne geldiğimde çantamı sırtıma takıp servisten indim. Apartmana girdim ve asansöre binip altıncı kata çıktım. Çantamın ön gözünden anahtarımı çıkarıp kapıyı açtıktan sonra eve girdim.

Annem bugün akşama kadar yoktu. En azından yemem için bir şeyler hazırlamış olmasını diledim. Bacaklarım hatta tüm bedenim yorgunluktan ağrıyordu. Belki de bahçede birkaç tur atmak benim için fazlaydı.

Çantamı odama bırakıp üzerimi değiştirdikten sonra mutfağa gittim. Annemin benim için bıraktığı yemekleri görünce gözlerim parladı. Salona kurulup yemeğimi yiyeceğim sırada kapının çalmasıyla duraksadım.

Annem birinin geleceğini söylememişti. Otomatiğe basıp, "Kim o?" dediğimde bu sefer biri kapıyı hafifçe tıklattı.

"Postacı!" diye bir ses geldi kapının ardından.

Kapının deliğinden baktığımda postacıyı görüp kilitlediğim kapıyı açıp araladım.

"Bahar Karancı?" dediğinde, "Buyurun benim?" dedim.

"Size bir paket var. Kimliğinizi görebilir miyim?"

Paket mi?

"Tamam, bir saniye," deyip kapıyı kapattım. Hızla odama gidip cüzdanımdan kimliğimi çıkartıp geri kapıya döndüm. Tekrardan kapıyı araladıktan sonra postacıya kimliğimi uzattım. Kısa bir süre göz attıktan sonra bir kâğıdı uzatarak, "Burayı imzalayın, lütfen," dedi. Aynı zamanda uzattığı kalemle birlikte kâğıdı imzaladıktan sonra içine bir basketbol topunun sığacağı büyüklükte olan, kare kutuyu teslim aldım. Kutu tozpembe bir hediye paketiyle kaplanmıştı. İçerisindeki şey hafif de değildi.

Kutuyu salondaki yemek masasının üzerine koyduğumda üzerindeki zarfı fark ettim. Hiç beklemeden uzanıp zarfı üzerinden kopardım.

Yazılanları okumadan önce bir sandalye çekerek oturdum. Merak içimi kemirirken ben de zarfın içini açıp okumaya başladım. Gözlerim, siyah renkli, pilot kalemle yazılmış sözlerle karşılaştı.

"Beni gülümsettiğin için, beni mutlu ettiğin için, her zaman yanımda olduğunu bildiğim için, bana güvendiğin için, kilometrelerce uzakta olmana rağmen, en kötü anımda yanımda olduğunu hissettirdiğin için, var olduğun için sana teşekkür ediyorum. İyi ki doğdun, iyi ki varsın. Nice mutlu birlikte senelere Yaprak çık... Biri"

Karşımdaki notu defalarca kez okurken kalbim çılgınca çarpmaya başladı. Gözlerim ellerimdeki notta yazılmış olan her bir kelimeyi, her bir harfi incelerken bunu yazanın Biri, olduğunu bilmek bedenimdeki her bir hücreyi sarsıyordu.

Oturduğum sandalyede bir balmumu heykel gibi donakalmıştım. Dudaklarım çoktan şaşkınlıkla açılmıştı. Ellerim buz kesmişti ve gözlerim benden habersiz yaşlarla dolmuştu.

Doğum günümdü bugün benim. Bunca karışıklığın içinde bunu unutmuştum ama o unutmamıştı. Üstelik ben ondan gelen bir mesaja bile razıyken o bana hediye yollamıştı.

Yazdığı notu dikkatle incelerken kendi elleriyle yazdığını hatırlayıp parmaklarımı notun üzerinde gezdirdim. Bu klişe sahneyi yaşarken kendi kendime güldüm.

Yaptığım şeyde bir yanlış olmadığına kendimi inandırmaya çalıştım. Bu not, onun eline değmiş olan, benim sahip olduğum tek şeydi.

Notu kokladım belki şu filmlerdeki gibi parfümünü sıkmıştır diye, koku falan yoktu. Doğukan'dan bunu beklemek biraz saçmaydı zaten.

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin