30. Bölüm

76.6K 4.9K 770
                                    

Eheu ben akıllı, gitmişim bir bölümün içine iki bölüm atmışım siz de hiç uyarmamışsınız hahahdfsa. Neyse halletim. Buyurun yeni bölüm :))

***

Zil çaldığında dakikalar öncesinden hazırladığım çantamı sırtıma takıp hızla sınıftan çıktım. Kızlara Doğukan'ın beni aşağıda beklediğini söylemiştim. Onlar da zaten gizlice peşimden gelip bizi izleyeceklerdi. Bunu yapmamaları için onlara çok dil dökmüştüm ama ne yazık ki dinlememişlerdi.

Merdivenlerden hızlı adımlarla inerken kalabalığa çarpmadan ilerleyemediğim için arkamdan birçok kişinin hoş olmayan şeyler dediklerini duymuştum. Aldırmadan hızlı bir şekilde okul binasından çıktım ve bahçeye geldiğimde yavaşladım. Saçımı ellerimle düzelttim ve üzerimdeki kot ceketin düğmelerini açtım. Buruşmuş lakostumu elimle düzelttim ve gözlerimi ovaladım. Bahçede yürürken son şeyleri de tamamladıktan sonra sonunda bahçe kapısından çıkmıştım.

Benimle birlikte çıkan okul öğrencilerinden oluşan kalabalık nedeniyle Doğukan'ı bulmak çok zordu. Kapının önünde dikilmemek için yavaş adımlarla etrafıma göz gezdirerek yürümeye başladım. Doğukan'ı görememenin hüznünü yaşamaya başlamıştım çünkü onun bana "Okulun saat kaçta bitiyordu senin?" dediği ilk andan beri içim deki heyecan bitmiyordu ve gelmemiş olması bir kavga nedeni olabilirdi.

Okulun çevresinden fazla uzaklaşmamak için kaldırıma çıktım ve etrafıma bakınmaya devam ettim. Telefonumu cebimden çıkardım. Bir umut, belki mesaj atmıştır ya da aramıştır diye düşündüm ama hiç haber yoktu.

Bir süre daha çevreme bakındıktan sonra tüm hayal kırıklığımla birlikte başımı öne eğdim ve kaldırımdan inmek için bir adım attım. Spor ayakkabımın tabanı asfalt zemine değdiği sırada adımı seslenen bir erkek sesiyle birlikte olduğum yerde kaldım. Deli gibi atan kalbimle birlikte arkamı döndüğümde bana doğru hızlı adımlarla gelen Doğukan'ı görmem bir olmuştu.

Saçları koştuğunu belli edecek şekilde dağılmıştı ve biraz yorgun gözüküyordu ama yüzü hala gülümsüyordu. Adımı bağırarak söylediği için birkaç kişi dönüp bakmıştı. Tam karşıma geldiğinde durdu. İkimiz de ne yapacağımızı bilemiyorduk. Bu anı zihnimde canlandırdığımda da aynen bu şekilde tepkisiz kalıyorduk.

Yüzümde onunkine benzer bir gülümseme oluştuğunda dayanamadık ve bir şey diyemeden güldük.

Üzerinde siyah, baskısız, V yaka bir tişört vardı. Tişörtün üzerine ise kırmızı-siyah kareli bir gömlek giyip kollarını kıvırmıştı. Altına ise siyah bir pantolon giyinmişti. Onun bu giyimi yanında benim sıradan beyaz lakostum, siyah pantolonum ve kot ceketimle fazla basit kalıyordum. Gerçi ben ne kadar güzel giyinirsem giyineyim bir ortama girdiğimiz zaman en çok ilgi çekenin Doğukan olacağını biliyordum. Şimdi olduğu gibi...

Muhtemelen o an okuldan çıkan kızlar, "Bu çocuğun, bu kızla ne işi var?" diyordu ya da daha büyük bir ihtimalle, "Yağız'la takılıyordu, şimdi de bu çocuk okul çıkışına geldi. Ne kızmış bu da haberimiz yokmuş!" diyerek dedikodunun fesatlıkla harmanlanmış haliyle kavruluyorlardı. Çünkü Yağız, okulda popüler biriydi. Okulun ağır ağabeyiydi ve beni bir tür kız kardeşi olarak görüyordu. Tüm okul onun sayesinde adımı biliyordu ve bununla birlikte ben de okulda tanınan biri olmuştum. Sorun şuydu ki ben kimseyi tanımıyordum.

Onun giyimini incelemeyi bitirdiğim sırada bu sefer de çevremizdeki bize bakan öğrencilerden rahatsız olmaya başlamıştım.

Yüzümüzdeki o aptal gülümseme hâlâ yerindeyken, "Selam," dedi. Bununla birlikte sesli bir şekilde güldüm. Bu bana, Doğukan'a ilk mesaj attığım zamanı hatırlatmıştı. Ona ilk, "Selam." yazmıştım ve sonradan bunun ilk konuşma için ne kadar berbat bir başlangıç olduğunu düşünmüştüm. Acaba şu an o da öyle düşünüyor muydu?

SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin