Çalan Zil!

54.3K 2.8K 116
                                    

Her şey o kadar hızlı oluyordu ki artık kendimden bile korkuyordum. Hep birlikte geri döndük. Hepsi bana hayranlıkla bakıyordu. Ama ben onlara annemin bana yardım ettiğini söyledim. İnanmadılar. Çok yorucu bir gündü vampirler beslenmek için ormana gittik. Diğerleri evdeydi. Sonra geri döndüğümüzde Hep birlikte yeni rakibimiz hakkında konuştuk. Kim benden bu kadar nefret edebilirdi ki. Belli etmemeye çalışıyordum ama korkuyordum. Ben hala eski bendim. Korkak Lily başka biri olamazdım. Luke sürekli elimi tutuyordu. Sanırım bırakmaya korkuyordu. O arada ilginç durumlarda şahit oluyordum. David ve China arasında olan bir şeyler. İkisi de daha bunu birbirine belli etmese de anlayabiliyordum. Sonra yine büyü gücümü kullanarak China’nın aklına girdim.

"Ondan hoşlanıyor musun cidden?"

"Senin kafamın içinde ne işin var? Bu soruya cevap veriyorum. Evet olabilir."

"Senin adına sevindim. "
Sonra annemle babamı düşünüyordum.

Luke

"Ne düşünüyorsun?"

"Ne? Anlamadım!"

"Daldın da onun için sordum."

"Hiç!"

"Var bir şeyler. Ne oldu?"
"Aslında annem ve babamı düşünüyorum. Ben onlara layık değilim. Onların ölümüne neden oldum. Ben çok kötü biriyim." vampirlerin duygusu olmazdı. Ama nedense ben ağlıyordum. Luke bana sarıldı.
"Bak ne yapalım yarın seni benim için önemli olan bir yere götürmek istiyorum."
"Nereye?"
"Sürpriz olacak orası!"
"Neyse tamam!"
Emma
"Ya o değil de siz okula bir gidip bir gitmiyorsunuz. Kimse şüphelenmez mi bu durumdan?"
James
"İyide yarın zaten gidemeyiz!"
Ben
"Neden?"
James
"Unuttun mu? Biz güneşte ten rengimiz. Buz rengine dönüyordu ya hani!"
"Ah doğru birde o var. Neyse ben gitmesem de olur. Annem ve babamın mezarlarına gideceğim."
China
"Bende geleyim seninle!"
"Sen bilirsin."
China
"Hadi eve gidelim. Geç oldu."
"Tamam"
Biz tam giderken Emma
"Bence artık hep bir arada kalmalıyız. Bunca tehlikenin içindeyken ayrı ayrı durursak riske girmiş oluruz. David ve Layla sizde burada kalıyorsunuz."
Layla
"İyide benim bir ailem var. Onlarla kalmak istiyorum. Onlar tehlikede olursa ne olucak."
Emma
"O zaman Sam sende git onunla tek olmasın."
ikisi evden çıktılar. Bende luke'un omzuna kafamı koymuş düşünüyordum. O anda Peter’i fark ettim. Hemen gözlerini kaçırdı. Hala benden hoşlanıyor muydu? Tek umduğum şey Luke' la olmaktı. Onu sadece arkadaş olarak görüyordum. Sonra bende gözlerimi çevirdim. Luke baktım. Luke ‘ta bana baktı. Ne oldu der gibi bakıyordu.
Bende
"Hiç! Hiç bir şey."
James ayağa kalktı.
"Ben  odama gidiyorum. Bu gün yaşadıklarım çok ağırdı. Korkuyla geçirmek zordu."
Yukarıya çıktı. Peter de ayağa kalktı ve bahçeye gitti. 
Luke
"Ben bir gidip James’le konuşsam iyi olur."
Emma
"Dur bende gelmek istiyorum."
İkisi de James’in arkasında gitti.
Salonda sadece David, China ve ben kalmıştım. Bende onları baş başa bırakmak istiyordum. Bu yüzden Peter’in yanına bahçeye gittim.
Peter çimlerin üstüne oturmuştu. Bende yanına oturdum.
Peter
"Senden kaçtığım halde sen geliyorsun. Neden acaba?"
"Kalbin kırılmış gibi. Üzgünsün sen. Ben kendimi üzgün hissediyorum."
"Aşıksan asla üzgün olamazsın. Ben üzgün falan değilim. Anladın mı?"
"Ama ben Luke seviyorum. Ondan ayrılacağımı da sanmıyorum."
"Farkındayım. Bende aşkımı içimde yaşıyorum. Asla vazgeçmemde ayrıca ben ölümsüzüm unutma. Sonsuza kadarda bekleyebilirim."
dedi ve ayağa kalktı. İçeriye gitti. Bende o sinirle çimlerin üzerine uzandım. Luke geldi. Bana bakışından bütün konuşmayı dinlediğini anladım. Ama bir şey söylemedi. Oda yanıma uzandı. Kafamı kolunun üstüne koydum. Uyumak istiyordum. Gözlerimi kapattım. Uykuya daldım.
Ertesi sabah kalktığımda bahçe yerine luke'un odasındaydım. Yatakta doğruldum. O sırada odanın kapısı açıldı. Luke kapıdan bana bakarak
"Demek kalktın. Hadi gitmemiz gerek."
"Nereye?"
"Seni bir yere götürecektim yaa hani!"
"Ah doğru. Tamam kalkıyorum."
"China sana giyecek bir şeyler getirmiş." yanıma bıraktı ve çıktı. Üstümü değiştirdim. Bende aşağı indim. Fazla beklemeden çıktık.
Arabasına bindik.
"Neden arabayla gidiyoruz. Biliyorsun bunu koşarak da halledebiliriz."
"Olmaz dikkat çekmemeliyiz."
Ben biraz düşündüm. Sonra
"Teşekkür ederim!"
"Neden?"
"Dünkü olayla ilgili yorum yapmadığın için!"
"Ha şu konu. Peter’in üzgün olmadığı falan mı? Bende üzgün değilim. Anladın mı?"
Neden iki kardeş birbirine bu kadar benziyor ki. İkisi de çok sakin bir tepki bir sinir yok. Alışmak çok zor.
Ben nedense
"Luke! Seni seviyorum!" demeye gerek duydum.
"Bende seni."
Arabayı çok hızlı kullanıyordu. Onun için sorun değildi. Hızı seviyordu.
Birden aklıma gelen bir soruyu sorma gereği duydum.
"Babandan nefret ediyor musun?"
"Tahmin bile edemezsin."
"Peter’den bu yüzden mi nefret ediyorsun?"
"Alakası bile yok. Ondan nefret etmem. Vampir olduktan sonra bana dünyayı zehir etmeye çalıştı. Sana zarar vermeye çalışması da bunlardan biriydi. Onu asla affedemem."
"Biliyor musun? Beni kaçırdığında sadece seni geri istediğini insanken nasılsanız öyle olabilmeyi istiyor. Hayatında güvenebileceği tek kişi sendin. Ona bir şans daha ver benim için yap bunu. Onun sana ihtiyacı var."
"Tamam senin için deneyeceğim. Babam konusuna gelince ondan o kadar nefret ediyorum ki anlayamazsın. Babam uzun süredir görünmüyor. Kim bilir neler karıştırıyor. İnsan kanını tattıktan sonra değişmiş. Bunları annemden öğrendim. Zamanı gelince eminim onunla karşılaşacaksın. O kolyene dikkat et. Kokunu alırsa peşini bırakmaz. Dediği her şey olur. Elinde sonunda olur. Neyse ya niye babamdan bahsedip günü mahvediyoruz?"
"Son bir şey daha söylesem. Peter babasında kaçtı ya. Neden kaçtığını hiç konuşmadınız mı?"
"Hayır. Benimde aklıma takıldı. Ama onunla konuşmuyorum. Hatırladın mı?"
Sonunda durdu. İşte geldik. Arabadan indik. Elimi tuttu. Geldiğimiz yer göl kenarındaydı. Ve nerdeyse yıkılmak üzere olan bir evin önüne geldik.
Ben
"Burası neresi?"
"Benim çocukluğum."
"evin mi burası?"
"Evet. Annemle yaşadığım ev. İnsanken buradaydık. Babamla da bu evde tanıştım."
"Ne oldu?"
"Eve geldi. Kapının önünde beni gördü. Şaşırdı. Bende zaten kendisini tanımıyordum. Daha küçüktüm de zaten. Soğuk biriydi. İçeri girdi. Annemle karşılaştılar. Annem korkmuş gibiydi. Ona baktı.
Ve
'Git buradan!' dedi. Babamsa
'O kim?'
Annem cevap vermedi beni gösteren babama. Sonra anlamış gibi.
'Yoksa.... Bu gerçek olamaz.'
'Evet senin çocuğun. Senin beni terk ettiğin gün sana söyleyecektim. Ama korktum.'
'İyi seçim. Çünkü bu çocuğu istemiyorum. Yaşayamaz.'
'Hayır ona sakın dokunma' dedi annem. Ben sessizce onları dinliyordum. Babam olduğunu anladığım o yabancıdan korktum. Annem beni arkasına aldı korumak için. Babamsa birden 'Neyse benden sana anı olarak kalsın asla beni unutmazsın. Onu gördükçe ben aklına gelirim.' dedi" Luke un suratı baya asılmıştı. O sırada içeri girmiştik.
Ben
"Peki ne için gelmişti?"
"Kendine ait bir defteri almak için. Sonra gitti."
"Senin adına üzüldüm."
"Seni anlıyorum. Aileni tanımak istiyorsun. Kim olduklarını bilmek istiyorsun. Ben senin yerinde olabilmeyi isterdim. Hiç tanımamayı."
Hiç konuşmadık. Beni gezdirdi. Peter’le tanışmalarını oynadıkları oyunları ve yaptıkları yaramazlıkları anlattı. Gün sonunda arabaya geri bindik ve geri döndük. İçeri girdik. Salonda hep birlikte otururken zil çaldı. Çok güçlü bir kan kokusu alıyordum. Diğerleri de fark etmiş olmalı ki hepimiz kapıya bakıyorduk. Kapıya en yakın kişi olan China olduğu için kapıyı o açtı. Sonra birden
"Lily! Bunu görmek isteyebilirsin!"
Bende hemen kapıya koştum. Diğerleri de arkadan geldiler. Kapıdaki kişiyi görünce şaşırdım. Annemdi. Rüyamdaki, resimlerdeki kişiydi. Bana baktı.
"Lily!" diyebildi. Birden yere düştü ve bayıldı.

~Bölüm Sonu~

Arkadaşlar bu sabah paylaşacaktım ama grip oldum. Gözlerimi zor açıyorum. Ancak bir günde bir bölüm yazdım. Kusura bakmayın.

Vote ve yorumları bekliyorum. :* :* :) :)

Bir VAMPIRE Aşık Olmak!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin