Evdeki herkes koşuşuşturma içindeydi. Bende salona geçeyim dedim. Oraya gidince gittiğime gideceğime pişman oldum. Luke oturuyordu. Tam karşısındaysa Arthur oturuyordu. İkiside birbirine çok sinirli bakıyorlardı. Ben odaya girince ikiside bana baktı. Luke tekrar kafasını çevirdi. Ama arthur hala bana bakıyordu. Ben geri salondan çıkma kararı almıştım ki iki el arkamdan tuttu beni lukun olduğu yere doğru itmeye başladı. İterkende bir şeyler söylemesiyle kim olduğunu anladım.
Emma
"Hadi geç otur. Ağacı buldular. Herkesi toplamamı istediler. Bir grup gönderecrkler ağacı yakmak için."
Bilerek yaptığına emindim. Bemi luke'un yanına oturttu. Kendide yanıma oturdu. Luke'la çok yakındık. Ama o hemen geriye yani biraz ileriye kaydı. Neden sinirini benden çıkartıyorki sanki? Ben onu cidden özledim. Ama konuşmaya cesaretim bile yok.
Herkes hemen salonda toplandı. Daniel
"Ağacın yerinden eminiz. Bahsettiğimiz o kasabada. §imdi lily sen kesin gidiyorsun. Yanında sadece iki kişi gidebilir. Çok dikkat çekmemeliyiz. Özellikle Lucas'ın gözü üzerimizdeyken olmaz. Lucas bizden önce bulursa önce biz ilkleri sonrada geriye kalan herkesi öldürür."
Emma
"Üç kişi çok savunmasız olmazlar mı?"
Daniel
"Yok. Evet Luke ve Arthur siz gidin?"
Luke
"Beni bunun dışında tutun!"
Emma
"Olmaz!"
Luke
"Zorla mı yaptıracaksın?"
Dedi ve odayı terk etti. Emma bişey diyemedi.
Daniel hemen araya girdi.
"Çocuk haklı. O zaman başka biri gitsin. James sen gidiyorsun."
Daniel
"Bu arada James bütün iş sana bakıyor. Arthur ve Lily ağaca dokunamaz. Onları yakacak derecede canları acır. Sen yakmalısın. Anladın mı?"
Herkes hazırlıklara başladı. Hemen yola koyulduk. Dikkat çekmemeliydik. Bu yüzden Arthur'un arabasını alacaktık. Son olarak herkesle vedalaştık. Tabi luke hariç! O beni görmezden geldi. İçimde bir korku oluştu. Sanki bir daha görmeyecekmişim gibi. Ama en fazla iki gün sonra tekrar gelecektim. Neden böyle hissediyordum ki?
Hemen yola çıktık. Ben arka koltukta oturdum. Böylesi benim için daha iyiydi.
Neyseki kasabaya 2 ssaatte ulaştık. Ama bir tuhaflık vardı. Kasaba harabe olmuştu.
James etrafa bakarak
"Kimse var mı?" diye bağırıyordu. Jamesin sesinin yankısından başka ses yoktu. Etrafa bakındık. Kimse yoktu.
Arthur
"Şu ağacı biran önce bulalım ve gidelim."
Ben
"Ne acelen var?"
"Bir acelem yok. Ama burayı sevmedim."
Hemen elimizdeki haritaya baktık. Havada kararmıştı. Hala bulamadık. Sonra dinlenmek için kasabanın evlerinde birine girmeye karar verdik. Hem ben ne kadar artık insan olsamda kanla beslendiğimden ve uykuya ihtiyacım olduğundan dinlenmeliydim. Kapıyı ittik, gıcırdadı. İçerisi zifiri karanlıktı.
İçeriye girdik.
James
"Ben gidip bir bakayım. Lambaları belki yakabilirim."
Ben ve arthur yukarda bekledik. O ise aşağıya bodruma indi. O an gözlerim arthur'a kaydığında onda bir tuhaflık fark ettim. Biraz sinsilik biraz da korkmuş bir hali vardı. O anda lambalar yandı ve Arthur benim ona baktığımı fark etti. Yanlış anlaması diye hemen sordum.
"Neden böyle tuhaf davranıyorsun?"
"Hiç de tuhaf davranmıyorum. Gayet normalim."
O sırada James geldi. Oturma odasına geçtik. Oturma odası nemden küflenmişti. Kokudan belli oluyordu. Ama başka seçeneğimiz yoktu. Oturma odasındaki koltuklar ise fareler tarafından kemirilmiş ve örümcek ağı kaplamıştı. James sanki yorulmuş gibi hemen koltuktaki örümcek ağlarını temizledi ve oturdu. Ben önce biraz tiksimdim. Ama sonra oturdum. Arthur ayaktaydı. Ama sonra o da oturdu.
Arthur
"Lily! Senin uykuya ihtiyacın var. isterseniz siz dinlenin ilk nöbet benim olsun!"
James Luke'la olan kavgalarından sonra Arthur'a pek güvenmiyordu.
"Yok ben zaten uyumam. Hatırlatırım! Seninde uykuya ihtiyacın var. Siz yatın. Ben nöbet tutarım."
Arthur birşey diyemedi. Ben olduğum yere uzandım. Etraf korkutucu derecede sessizdi. Ama öyle camın içeriye yansımasını izleyerek uyumuşum. Rüya mı gerçek mi bilmiyorum. Ama garip sesler duyuyorum. Bir sürü iç içe geçmiş ses. Birden irkildim. Dışarısı hala karanlıktı. Saate baktım. Gecenin üçüydü. James etrafta yoktu. Onra bir ses duydum. "acele et!" bu ses arthura aitti. Benim onu fark ettiğimi anlamasın diye gözlerimi kapattım. Odaya girdi. Benim uyuyup uyumadığımı kontrol etti. Ve yerine girdi, yattı. Ondan 5 dakika sonra James geldi. Uykum kaçmıştı. Sabaha kadar yerimde dönüp durdum. Sabaha doğru uykuya dalmışım. Jamesin sesiyle uyandım.
"Lily! Hadi kalk!"
Yattığım yerden kalktım. Ama hiç dinlenmiş gibi değildim. Yorgun ve halsiz hissediyordum. Hem Arthur'a hem de james'e dik dik baktım.
James
"Ne oldu?"
"Hadi ama bu soruyu ben sormalıydım. Dün gece ne oldu?"
"Nasıl ne oldu? Ne diyosun anlamıyorum ben?"
"Dün saat 3 sıralarıydı. Sen ve Arthur konuşuyordunuz. Fısıldayarak.Arthur sana 'acele et!' dedi sendr 5 dakika sonra odaya geldin."
James
"Arthur dün gece benimle hiç konuşmadı. O sırada ben dışarıda sesler duydum. Bakmak için gittim. Ama kimse yoktu. Korkunç bir durum."
İkimizde Arthura baktık.
Arthur
"Ne var? Ben dün yatıyodum. Hiç yerimden kalkmadım."
ben
"Ben yalan söylemiyorum. Seni duydum."
James üzerine doğru yürüyünce
Arthur
"Tamam. Anlatayım! Bu kasabadan korkuyorum. Bu kasabayı biliyormusunuz. Bu kasaba 'Ruhlar Kasabası'. ruhların evidir bura. Sevmezlerse seni delirtecek kadar korkuturlar ya da öldürürler."
James
"Ee! Seni sevmezler diye mi korkuyosun?"
Ben
"Peki dün gece kime acele et dedin?"
Arthur
"Kimseye! Sen uykunun etkisiyle yanlış anlamışsın."
Nedense bana hiç inandırıcı gelmemişti. Ama üsteleyemedim. Zeytim yağı gibi üste çıkıyordu.
Eşyalarımızı topladık. Kasabada ağacı nasıl bulacağımızla ilgili ipucular aradık. Akşam olunca o eski eve geri döndük. Yine james nöbet tuttu. Biz yatacaktık. Yatmadan önce arthur'un zihnini okumaya odaklandım. Ama sanki bir şey engelliyorda zihnini okuyamıyordum. Ve güç kullanınca dahada halsiz hissettim. Yatarsam daha iyi olacağımı düşündüm. Sabah dahada bir halsizdim. Ama hemen çıktık. Sonunda ağacın nerede olabileceğini bulduk. Biraz mola verip hemen ağacın yanına gidecektik. Arthur ve james etrafa bakınmak için gittiler. Arthur ortadan kayboldu. Jameste kayboldu. Havada kararmıştı. İyice korkmaya başlamıştım. Bende ateş yaktım. Etraf aydınlansın diye. Tek başımaydım. Korkuyordum. Hemde çok. Sonra arkamda bir esinti hissettim. İrkildim. O tarafa döndüm. Bu sefer arkamı dönük olduğum yerde bir esinti daha. Yine irkildim. Sonra etrafa bakınınca etrafta hızla gezen bir şey gördüm. Sonra beni fark etti ve üzerime doğru hızla uçmaya başladı. Bende korkuyla geri geri koşmaya başladım. Artık vampirer gibi hızlıda koşamıyordum. Ve ayağım takıldı. Yere düştüm. O şey her neyse içimden geçti. Geçerken çığlık attı ve kayboldu. Ben korkudan tittriyordum. Hala etrafa bakınıyordum. Etrafımda dönüyor dört bir yanı kontrol ediyordum. Ama birşey yoktu. Tam arkamı döndüm o şey karşımdaydı. Çok korktum. Çığlık bile atamıyordum. Karşımda öylece duruyordu. Havada! Bende duruyordum. Sanki kımıldarsam birşey yapacak sanıyordum. Birden konuştu.
"Dikkatli olmalısın küçük kız!" sesi yankılı geliyordu ve fısıltı şeklinde! Sonra etrafımda bir sürü ruh belirdi. Hepsi birden bana bakıyordu. O an delirmediğim için şanslıydım. Sonra bir başkası
"O iyi biri değil."
Bir başkası
"Tehlikedesin!"
Ben kekeleyerek
"Ne-ne-neden?"
Birden hepsi ortadan kayboldu. O sırada Arthur koşarak geldi.
"Hemen şu ağacı bulda gidelim."
"James nerde?"
"Hadi dedim. Gidiyoruz."
Zorla beni çeki§tire çekiştire götürdü. Ağacı bulduk. Ama ağacı etrafında sanki bir koruma vardı. İkimizde yaklaşamıyorduk.
Ben tekrar
"Sana soruyorum. James nerede?"
"O biraz meşgul!" pis pis sırıttı. " ruhlarla benim yerime o ilgileniyor."
"Sen onu orda tekmi bıraktın." Hemen geriye döndüm. Jamese yardım etmek istiyordum. Ama arthur beni tuttu. İki elimi arkadan bağladı. Gücüm yoktu. Neden bilmiyorum. Ama güçlerimi kullanamıyordum. Artık tamamiyle normal bir insandım. Ama bu nasıl olurdu?
Beni bir ağacı altına bağladı. Ona gücüm yetmiyordu. Direnemiyordum. Sonra telefon etti. Kime bilmiyorum ama ona gelmesini söyledi. Gele kişi Lucas tı.
Ben
"Ama- ama sen?"
Arthur
"Lucasla güzel bir anlaşmamız var. Ben ona yardım edicem o da bana hiç dokunmayacak. Kurt adam dayanışması diyelim buna."
Lucas yanıma geldi, eğildi ve
"Bende bu arada bir taşla iki kuş vurmuş oluyorum. Hem senin güçlerini kullanabilmek için kendime aktarıcam hem de ilklerin hepsini yok edicem."
"Güçlerimi şuan keşke kullanabilsem."
"Aa! Unutmuşum. Güçlerini geçici olarak kullanım dışı. Sana iki gecedirli sen fark etmeden zehir veriyor. Bunu fark edemeyecek kadar salaksın. Ama fark etmez. Bana beynin değil güçlerin lazım."
Arthur
"Hey! Lily anlaşmada yok. O ve ben gidiyoruz."
Lucas
"Sende salaksın arthur. O seni asla sevmez. Zaten kalbinde birisi var."
"Zamanla sevmeyeceği ne malum? Anlaşmaya uy!"
"İstersen sus. Senide öldürürüm yoksa."
Arthur hemen sustu. Ondan cidden korkuyor olmalıydı. Ben ne diyeceğimi bilmiyordum. Susup onları dinliyordum.
Lucas nasıl oldu bilmiyorum. O görünmez kalkanı geçti. Çok güçlü oduğundan ağacın en zehirli kısmını buldu ve o kısmını kopardı. Hemen hemen kemdi boyu kadar bir parça koparmıştı.
Lucas Arthur'a döndü ve
"Kızı al. Gidiyoruz."
Ben
"Ben bir yere gitmiyorum."
Arthur beni kucakladı.
Ben
"Jamesi ölüme terk edemem. Ona yardım etmeliyim."
Sanki ben yokmuşum gibi davranıyorlardı.~Bölüm sonu~
Pek diyecek birşey yok. Son bir bölüm daha paylaşıcam.
Vote ve yorum yapın en azından bu son iki bölümde okurlarımın hepsinden yorum bekliyorum. Hikayeyle ilgili. Yorum atamayanlardan da mesaj bekliyorum. :) :) :* :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir VAMPIRE Aşık Olmak!
VampireHer an bir gizem. Bir insanın hayatı bukadar çabuk değişir mi? Hikayeyi okuyunca anlayacaksınız. Lily için yeni ve çok sıradışı bir hayat başlıyacak. Hergün sürükleyici maceraları olacak. Birini sevmeyi ve onu korumak için kendi canını vermeyi öğre...