BU YAZI TAMAMEN BİLGİLENDİRME AMAÇLIDIR.
Kitabı yazmadan önce birkaç ay araştırma yaptım. Sonrasında kurguyu kafamda belirleyip yazmaya başladım. Bu süreçte edindiğim bilgileri siz değerli okuyucularımla da paylaşmak isterim. Araştırmalarımı makalelerden yaptığım için doğruluğundan şüpheniz olmasın. Kaynaklarımı en alta bırakacağım.
Kitap içerisinde geçen tabirler (İçgek / Kubulgan gibi) uydurma değildir. Türk mitolojisinden, halk anlatılarından alınmadır.
Kitapta ırkların özelliklerini detaylarıyla açıklamaya çalıştım. Bunu tek tek açıklamak yerine karakterlerle yansıtmak için uğraştım, karakterlerin diyaloglarıyla vermeye çalıştım. İçgekler, Kubulganlar ve Büyücüler hakkında yeterince bilgiye sahip olduğunuza göre sizin için hazırladığım aşağıdaki yazının daha çok ilginizi çekeceğini umuyorum.
Kitabın içinde geçen yabancı tabirlerin hepsi eski Türklerin yaşamlarında bulunan ve hatta eski Uygur metinlerinde geçen kelimelerden oluşmaktadır. Kitapta geçen 'Kubulgan' ifadesi şekil değiştirme, metamorfoz ve transformasyon manalarına gelmektedir. Bu inanç Türklerin hayatına Budizm ve Maniheizm gibi inanç sistemlerinden geçmiştir ve halk arasında yayılıp metinlere kadar konu olmuştur. Aynı zamanda Altay ve Moğol mitolojilerinin de birer unsurudurlar. Ritüeller esnasında Kamlar form değiştirerek bir hayvana dönüşürler. Kubulgan ifadesi de buradan gelmektedir.
Bir başka ifade olan 'İçgek' ise bugünkü modern yaşamda geçen vampirle özdeşleşmiştir. Avrupa'da vampir olarak bilinen doğaüstü varlıklar Türklerin çok eskiden aralarında barındırdıkları yaratıklardır. Uygurlar, Divanü Lügati't- Türk'te de geçen bu varlıklara İçgek, Yek, Yek İçkek demektedirler. Türklerin eski dönemlere ait dil birikimlerine baktığımızda İçgek; yiyen, içen, obur ve kötülüğün simgesi şeytanı / iblisi karşılamaktadır.
Baş karakter İdil'i simgeleyen 'büyücü' -diğer bir adıyla cadı- Osmanlılar zamanında Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesine konu olmuştur. Seyahatname'de cadıların geçtiği bölüm 'Karakoncolos Gecesi' olarak anlatılmaktadır. Zifiri karanlık bir gecede Pedsi Köyü'nde cadılar gökyüzünü mesken tutarlar ve kavga etmeye başlarlar. Yıldırımlar aniden kopmaya başlar ve öyle ki ortalık Çerkez kadınların nakış işleyebilecekleri kadar aydınlanır. Yani büyücü diye adlandırdığımız tabiatüstü varlıklar Osmanlıdan günümüze kadar gelmiştir diyebiliriz.
Türk kültüründe kötülükler karanlıkla, cehennemle veya geceyle tasavvur edilmektedir. Bu sebeple kitabımın adı Leyl'dir. Leyl, Arapça'da 'gece' manasına gelmektedir. Buradaki gece kavramı aynı zamanda kitabın baş karakteri olan İdil'in yalnızlığıyla ve kördüğüm haline gelmiş yaşamıyla örtüşmektedir.
Kitabım klasik vampir, biçim değiştirici veya birçok doğaüstü varlık romanlarından bu yönleriyle ayrılmaktadır. Avrupa'da var olmuş veya Avrupa'da doğduğunu sandığımız birçok varlık esasında Türklerin geçmişten beri süregelen kültüründe bulunmaktadır. Fakat okuyucular böylesi varlıkların Türk yazarlar tarafından yazılamayacağını düşünmektedir. Kitabımın bu algıyı kıracağına inanıyorum. Sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim.
Kaynaklar:
www.millifolklor.com/PdfViewer.aspx?Sayi=100&Sayfa=210
www.gnoxis.com/kabulgan-58287.html
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYL SERİSİ - TAMAMLANDI -
FantasyDayanılmaz sersem gülümsemesiyle elini bana uzattı. Onun ellerini milyonlarca el arasından rahatlıkla tanıyabilirdim. "Düşünsene İdil," dedi beni göğsüne çekerken. "Ölüm çok güzel olmalı. Yumuşak kahverengi toprakta yatmak, başının üzerinde çimlerin...