İnstagram; leyl_wattpad
Şarkı: Imagine Dragons - Demons
Beğenmeyi ve yorum bırakmayı unutmayın, keyifli okumalar :)
Titreyen parmaklarımın arasındaki bardağı ağzıma götürdüm. Ellerim öylesine titriyordu ki bardağın içindeki su çalkalanmaktan dışarı taşmak üzereydi. Su, ağzımdan boğazıma doğru ilerlerken bütün sindirim sistemimin alev alev yandığını fark ettim.
Bardağı aynı titreyen hareketlerle mutfak masasının üstüne bıraktım. Sandalyede otururken hareket eden tek uzvum ellerimdi. Vücudumun geri kalan bölümlerini oynatmakta güçlük çekiyordum. Başımı dahi hareket ettiremiyordum.
Beynim allak bullak olmuştu. Histeri krizine girdiğimi hissediyordum. Beynim düşünme yetisini kaybetmişti. Put gibi sandalyede oturup günlerce hatta haftalarca duvarı izlemek istiyordum.
Deliriyor muydum? Cevabım yüzde yüz evetti. Dayanılmaz bir acıydı. Katil, korkmamı ve ondan gelecek her türlü zarardan kaçmamı istiyordu. Başarılı olmuştu. Şimdi benim için gelecekti ve ne Ege'nin ne de Burak'ın elinden hiçbir şey gelmeyecekti.
Parmaklarımı masaya geçirdim. Gördüklerimin gerçekleşeceğine dair kesinlikle şüphem yoktu. Şimdiye kadar gördüğüm her şey er ya da geç birer birer ortaya çıkmıştı. Elbette şimdiki de öyle olacaktı. Bu su götürmez bir gerçekti.
Ölüm denen şey ne tuhaftı. Doğduğumuz güne dair mutlaka birkaç parça bilgimiz vardır. Fakat kimse ölümü sevmez ve ölüm hakkında konuşmak istemez. Ama ne için? Sonunu göremediğimiz için mi? İnsan denen varlık görmediği şeylerden ölesiye korkardı değil mi? Aynı cinlerde, perilerde ve bir ton doğaüstü varlıkta olduğu gibi...
Öldüğümde en azından huzurlu olacaktım. Sevilerek öldüğümü biliyordum ve dünyada sevilmeye değer biri olduğumu keşfetmiştim. Etrafımdaki birçok kişi beni gerçekten seviyordu. Onlar sayesinde sevmeyi ve sevilmeyi tatmıştım. Ama atladıkları bir şey vardı. Herkesin atladığı bir şey... Bunca zamandır içimde tuttuğum, sonunda sadece Onur'la paylaştığım koca bir sır vardı.
Sert bir el omuzlarıma dokunduğunda sıçradım.
"Daha iyi misin?" dedi Ege'nin yumuşak sesi.
Arkamda dururken parmakları nazikçe omzumdaki kaskatı kesilen kaslarımı gevşetmeye çalıştı. Nafileydi. Kendimi boğulmak üzereymiş gibi hissediyordum. Ona İlay'ın koparılan başını ne yaptığını sormaya bile çekiniyordum.
"Bilmiyorum," dedim çatlak bir fısıltıyla. "Ne hissettiğimi gerçekten bilmiyorum. Beynim durdu."
Masajı bıraktı ve sağımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Dizlerimiz birbirimizin dizlerine değdi. Elektrik çarpmış gibi dizimi oynattım.
"İlay benim yüzümden öldü." Boğazıma taş gibi oturan yumruyu yutkunmama rağmen itemedim. Sesim aşamayacağım kadar boğuktu. "On Emir manyağı sadece beni istiyordu. Onca kadın boşu boşuna kurban edildi. Korkmamı ve acı çekmemi istedi. Başardı da... Tanımadığım kişilerden tanıdıklarıma doğru ilerleyerek beni sindirdi. Sonumun İlay gibi olacağını bilsem de kendimi affedemiyorum. Onun ölmesinin tek sorumlusu benim."
Ege, önümde diz çöker gibi eğildi ve dirseklerini dizlerine koydu. Yüzüme attığı bakışlar insanın içini ısıtacak derecede yumuşaktı. Gözümün önüne gelen saçları kulağımın arkasına attı.
"Şu anda ne söylersem yüreğine su serpebilirim bilmiyorum," dedi üzgün bir ifadeyle. "Her şeyi düzeltmeye çalışacağız. Sadece buna inan. Belki İlay geri gelmeyecek ama geri kalan insanlığın katilin zulmünden korunması için çabalayacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYL SERİSİ - TAMAMLANDI -
FantasyDayanılmaz sersem gülümsemesiyle elini bana uzattı. Onun ellerini milyonlarca el arasından rahatlıkla tanıyabilirdim. "Düşünsene İdil," dedi beni göğsüne çekerken. "Ölüm çok güzel olmalı. Yumuşak kahverengi toprakta yatmak, başının üzerinde çimlerin...