Keyifli okumalar dilerim...
"Onur geldi," dedi Fulya. Bu iki kelime donup kalmam için yeterli bir cümle oluşturmuştu. Telefon parmaklarımın arasından kayıp düşecek gibi hissediyordum. "Birkaç saat önce evime geldi. Sana anlatacaklarım var, İdil. Hemen buluşmalıyız. Onur, Ege ve seninle ilgili işine yarayacak şeyler söyledi. Kurtuluşun yakında olduğundan bahsetti. Ege'yi kurtarma formülünü bulmuş."
Bir çırpıda yataktan çıktım.
"Beni bekle," dedim heyecanla. Bir yandan da sağlıklı düşünmeye çalışıyordum. "Evine geliyorum, Fulya, hiçbir yere kıpırdama."
Telefonu kapatır kapatmaz parmak uçlarımda odamdan çıktım ve merdivenin başına geldim. Evi kontrol ettim. Işıklar kapalı ve ev bir taziye evi kadar sessizdi. Babamın uyuduğuna kendimi inandırdım. Hızlıca merdivenleri indim.
Arabanın anahtarlarını aramaya koyuldum. Her zaman anahtarları astığımız duvardaki küçük askılıkta olabileceğini düşünüyordum. Askılıktaki bütün anahtarları alıp kontrol ettim. Hiçbiri araba anahtarı değildi. Neredeydi bu anahtarlar?
Düz kontak yapıp yapamayacağımı düşündüm. Neden Ege araba kullanırken ona arabalarla ilgili birkaç soru sormamıştım ki? Gerçi düz kontağa ihtiyacım olup olmadığını kestiremezdim elbette. Belki de bir taksi çağırmalıydım. Peki ya taksiye yetecek kadar param var mıydı? İşte bundan emin değildim. Babamın cebinden para almalı mıydım? Bir nevi hırsızlık gibi olacaktı. Bu fikri hemen aklımdan sildim.
Ellerimi belime koyup çaresizce bekledim. Babamı uyandırıp anahtarların yerini sormalı mıydım? Gecenin bu saatinde asla beni bir yere göndermezdi. Bu fikri de aklımdan attım. A ve B planı çöptü.
İnleyerek geriye döndüm. Sonra onu gördüm. Televizyonun karşısındaki masada, büyük ve geniş kristal vazonun içindeydi. Hızlı adımlarla gidip anahtarları kaptım. Yavaşça kapıyı açıp sessiz adımlarla dışarı çıktım.
Arabaya koşarken ürperdim. Montumu almayı akıl edememiştim. Eve geri dönmeyi düşünmüyordum. Bu yüzden arabanın içine girip ısınma fikrine karşı umudum vardı.
Anahtara bastığımda kapılar açıldı. Eve son kez göz attım. Babamın odasının ışığı açık değildi. Hemen şoför koltuğuna oturdum. Araba çalışıp yola çıkana kadar şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım. İlk defa araba kaçırma girişiminde bulunuyordum.
Şu an içimde dolaşan ve her kıvrımıma yayılan adrenalini hissedebiliyordum.
Babam uyanıp yokluğumu fark ederse deliye dönebilirdi. Ama zaten biz Ege ile Sapanca'ya gittiğimizde de yokluğumla onu deliye döndürmemiş miydim? Babam benden gelebilecek her türlü çılgınlığa alışmıştı sanırım. Ya da ben öyle sanıyordum.
Bir yandan gaza yüklenirken bir yandan da Ege'nin hızlı araba kullanışını düşündüm. Burada olsa hızlı kullandığım için mutlu mu olurdu yoksa hızımı azaltmam gerektiğini mi söylerdi kestiremedim. Fakat Ege haklıydı. Hızlı kullanmak çok güzeldi ve ben daha önce saçma bir şekilde ona kızıyordum.
"Senin duyuların fazla kör," dedi Ege'nin silueti.
Sıçradım. Panik ve korku karışımı hislerle frene bastığımda asfalttaki sürtünme sesi kulaklarımı tırmaladı. Soluğum kesilmiş bir şekilde ona baktım. Adrenalin tüm vücudumu sarmıştı ve kalbimi göğüs kafesimden ayırmak üzereydi.
Yan koltukta oturmuş kaşlarını çatarak bana bakıyordu.
"Yavaşla," dedi emreder gibi.
Frenden ayağımı çekip tekrar gaza bastım. Araba tamamen durmadığı için yeniden hız kazanması kolay oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYL SERİSİ - TAMAMLANDI -
FantasyDayanılmaz sersem gülümsemesiyle elini bana uzattı. Onun ellerini milyonlarca el arasından rahatlıkla tanıyabilirdim. "Düşünsene İdil," dedi beni göğsüne çekerken. "Ölüm çok güzel olmalı. Yumuşak kahverengi toprakta yatmak, başının üzerinde çimlerin...