Medyada Tugay var.
İnşira AĞCA
Hissetmek güçlü bir duygudur. İnsanlar hislerine güvenir. Normalde hislerim hiç ama hiç kuvvetli değildi ama ben bu oda da yalnız kala kala şu iki günde hislerim artmıştı. Mesela gece biri gelmiş aynı babam gibi saçlarımı okşamıştı. Bunu tüm benliğim ile hissetmiştim ama hala içim içimi yiyor korkuyordum. Korkumun sebebi ise delirmemdi. Benim yanıma kim gelirdi de saçlarımı okşardı ki hele ki burda, bu düşüncenin imkansızlığını bildiğim icin delirmekten korkuyordum. Bu yüzden bunu düşünmeyi bir kenara bırakıp gòzlerimi araladım.
Hala bu lanet olası beyaz odadaydım. Normalde beyazı o kadar severdim ki anlatamam ama şu lanet beyaz oda nefret etme sebebim olacaktı.
Gözlerimi ovuştururken her yerim ağrıyordu. Saćlarımı kaşırken saç diplerimdeki acıymasiyla birlikte hemen ellerimi kafamdan cektim. Adiler saçlarımı o kadar cok cekmişti ki hala acıyordu kafam.
Bir süre yatakta oyalandıktan sonra yavaşça yataktan gerinerek kalktım. Kollarım ve bacaklarıma baktığımda morardıklarını gördüm ve yüzümü buruşturdum. Yüzüme buruşturmamla birlikte ise yanağım sızladı. Ayağa kalkıp aynaya baktım. Yüzümde morarmış ve kaşımda ki kan pıhtılaşmıştı.
Berbat bir haldeydim. Banyo yapsam iyiydi yoksa bu ağrılar sıcak su olmadan geçmezdi. Cekmeceye dogru gidip ilk yeri cektim. Iç camaşırlar ve atletler vardı. Yüzüm kızarmaya baslarken bedenimi nerden bildiklerini düşünmeden edemedim. Ikinci cekmece gözünde ise tayt ve tsörtler vardı. Diğerini actığımda ise kaşlarımı çattım cünkü renkli kalemler ve kağıtlar vardı. Bunları beni dövmeleri icin gönderen adam almış olmalıydı yoksa diğerleri ondan habersiz bırak bana kağıt kalem vermeyi tuvalete bile gitmezlerdi. Ondan öyle korluyorlardı. Bu korkuyu beni döven adamın gözlerinde görmüştüm.
Duşakabine girip güzel bir duş alırken resmen ağrılarımdan arınmıştım. Gözlerimden ister istemez yaşlar düşerken derin bir nefes aldım. Güçlü olmalıydım ama yapamıyordum sanki. Canım çok acıyordu ve babamı istiyordum, beni kandırmış olsada özlüyordum. Yine beni dizine yatırıp saçlarımı sevip öperek uyutmasını istiyordum ama yapacak tek şey camın arkasında ki kisinin merhamete gelmesiydi.
Derin bir nefes alıp üzerimi giyerken kremide sürmeyi ihmal etmemistim.
Ne kadar sırtıma süremesemde.
Duşakabinden saçlarımı kurutarak cıkarken camda ki saate baktım.
13:45 öğlen olmuştu."Meraba. Günaydın."
Mekanik ses kulağıma dolarken kaşlarımı çattım. Bu o değildi ama yinede cevap vermeyip yatağa oturdum.
"Bak biliyorum bana daha doğrusu bize kızgınsın ama yemin ederim sana zarar vermek, dövmek istemedim ama yapmak..."
"O zaman yapmasaydın."dedim sinirle lafını bölerek.
Derin bir nefes aldı.
"Zorundaydım ama, yoksa emin ol kendi sana daha cok zarar veriridi ve kan dökmeden de durmazdı."
Dedikleriyle birlikte bedenimi korku esir alırken bacaklarımı ister istemez kendime cektim. Bu benim kendimi koruma, dışarıya karşı kapatma şeklimdi.
Kafamı dizlerimi koyarken gözlerim yaşardı.
"Burdan nasıl kurtulacağım?"
"O istediği zaman."
Dudaklarım sarkarken derin bir nefes aldım.
"Yapma bòyle eninde sonunda bırakacak."
Gözlerimi cama diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET
Teen Fiction* Korkmadan sarıldığınız kişi aslında korkmanız gereken kişiyse o zaman ne yaparsınız? * Annesi trafik kazada vefat edince babası ile hayatta kalmaya calışan iyi kalpli, şirin dünya güzeli bir kız. En önemlisi ise her şeyden habersiz masum bir kız. ...