~Evgeny Grinko - Field🎶
Ruhunun gölgesine sığınarak sonsuzluğa kavuşmayı bekledim,
ancak sonsuzluğa kavuşmak için senin yüreğine kendimi hapsetmem gerekiyordu.Tıpkı kafese koyulan bir kuş gibi.
Bu düşünceler okyanus misâli etrafa yayılırken sanki içine düşmüş ve dibe batıyormuş gibi hissediyordum.
Ve yavaş yavaş boğuluyordum...
Gözlerim irice açılırken ellerim titremeye başladı, hızla arkamı dönerek koşar adımlarla kendimi evden dışarı attım.
Ayakkabıyı ayağıma gelişi güzel geçirdikten sonra elimdeki telefonla apartmanın merdiveninden hızla inerken ayağım kaymıştı fakat kendimi hemen toparlayarak inmeye devam ettim.
Apartmanın dışına geldiğimde ambulans çoktan haraket etmeye başlamıştı. Sirenler tekrar çalmaya başlarken beynimde zonklayarak ruhuma yerleşiyordu sanki.
"Duur!"
Ambulans ilerlerken arkasından bağırarak koşuyordum, bacaklarımı o kadar hızlı bir şekilde haraket ettiriyordum ki sanki benden bağımsız hâle gelmişlerdi.
Nefes nefese arkasından bağırarak "Duur heey beklee Baharrr!!" korku ve üzüntü birbirine karışırken kelimelerimi bile doğru düzgün seçemiyordum.
Ambulans sokağı dönerken ... Devlet Hastanesine ait olduğunu gördüm. Fazla uzak değildi orayı biliyordum.
Ambulans ise çoktan gözden kaybolmuştu fakat sesi hâlâ kulaklarımdaydı ve ben sokak ortasında deli gibi ağlayarak koşuyordum.
Sokakta pek fazla insan yoktu ancak kenarda bir kaç tane yığılı bedenler vardı.İçip içip kendini sokaklara atan insanlardan ibaretti buralar, çünkü Istanbulun zengin yerlerinde oturmuyorduk, normal şartlarda olsa korkardım ve asla böyle ara sokaklardan geçmezdim. Hele ki bu saatte.
Ama şuan umrumda olan şey bu değildi, bacaklarım biraz sonra işlevini yitireceğini bana hissettiriyordu.
Yapamazdım, duramazdım oraya gitmem gerekiyordu. Hem de hemen!Yaklaşık olarak bilmem kaç dakikadır aralıksız koşudan sonra hastanenin önüne sonunda gelmiştim.
Göz pınarlarım kurumaya yüz tutmuşken adımlarımı yavaşlatarak merdivenlere tırmandım.Bacaklarımdaki damarlar çekilmiş ve kan akışını daha da hızlandırmıştı.
İçeri girdiğimde hastanenin yoğun kokusu burnumdan içeri dolunca kalp atışlarım daha çok atmaya başladı.
Nefes nefese etrafa bakarken ne yapacağımı bilmiyordum. Daha sonrasında sedyeyle başka bir hastanın getirildiğini görünce Acilin içindeki danışmanın masasına ellerimi koyup
derin bir nefes alıp verdikten sonra konuşmaya başladım."Bahar" dedikten sonra duraksadım ve derin bir nefes alarak tekrar konuştum "Bahar Yıldırım nerede ona ne olmuş tam olarak" dediğimde karşımdaki yeşil gözlü kumral kadın kaşlarını hafif bir şekilde kaldırdı.
"Daha demin sedyeyle getirilen hastalardan mı bahsediyorsunuz?"
"Evet şey böyle siyah saçlı bir genç kız, üstünde yeşil battaniye vardı ve-"
Beni süzdükten sonra "Onu Ameliyathaneye aldılar fazla kan kaybı olduğunu söylediler ve durumu için şuan bir şey söyleyemem" dediğinde parmak uçlarıma kalkarak "Ameliyathane nerede?" diye sordum."Eksi birinci katta yani bir alt kata inecek-" sözünü bile tamamlamasına izin vermeyerek hızlanıp alt kata merdivenlerden indim.
Ameliyathanenin önüne adımlarımı atarken hemen büyük mavi bir kapının yanında oturan Ayşe teyzeyle Rıfat amcayı gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM TAAHHÜD'Ü |Wattys2020|
Teen FictionGece'nin sükûnetinde kaybolan ruhum artık ebediyete kavuşmak istiyor. Hâlâ gittiğin vakitte gittiğin yerdeyim. Zamanın hızlı geçtiğini söylüyorlar ama kimse bana sormuyor ve bilmiyor sensizlikte saatlerin durduğunu. ~İ E12.08...