~Abel Korzeniowski - Table For Two🎶
Duygularımızı yalnız ölümün uyandırdığına dikkat ettiniz mi?
Beraberinde ağlamalar, sızlamalar, kahrolmalar, acılar, üzüntüler, psikolojik bozukluklar, ne bulursa getiren olgudur.
Her gün görülen bir şey değildir, sanki hayat hiç bitmeyecektir. Hele bir de ölümü yaşayan insansa ve insanların geneline göre daha erken ölmüşse bizi yıkar toz haline getirir, uğruna üzülmeye doyulmaz hale getirilir. Halbuki ölüm hayatın kendisinin bir getirisidir.
Uyandığımda etrafa bakarken Ayazın yine bana sırtı dönük uyuduğunu fark ettim,
gözlerimi kenarda duran saate çevirdiğimde gitmek için bir saatimin olduğunu gördüm.Yataktan ses yapmamaya dikkat ederek kalktığımda banyoya gittikten sonra rutin işleri halledip dolaptan altıma koyu mavi kot ve üstüne buz mavisi gömleği giyerek aynadan kendime hafif bir makyaj yaptım.
Mutfağa ilerleyerek dolabı açtığımda karşımda duran vişne reçelini çıkararak ekmek beraberinde yemiştim.
En bi sevdiğim Vişne Reçeliydi.
Karnımı ufaktan doyurduktan sonra salondaki kapının önüne gelip ayakkabımı ayağıma geçirdim, Ayaz zaten gitmemi istemiyordu ona duyurmazsam iyi olacaktı.
Kapının kulpunu indirirken çıkacaktım ki duyduğum sesle duraksadım.
"Tek başına mı gideceksin?"
Bir anda vücuduma yayılan gerginlikle omzumun üzerinden geriye bakarak konuştum.
"Öyle olacaktı sanırım."
"Bekle geliyorum" dedikten sonra Ayaz dağınık saçlarını geriye iterek odaya girmişti.
Odadan çıktığında askıda duran anahtarlıklardan bir tanesini alarak "Hadi gidelim" dediğinde itiraz etme gibi bir durumumun olmadığını fark ettim.
Onun peşine takılırken evin yan tarafındaki küçük garaja girerek siyah motorunu çıkarmıştı.
Motorun üstünde duran kaskı bana uzatarak "Al" dediğinde ona kaşlarımı çatarak baktım.Dudaklarımı dilimle ıslatarak kelimelerimi ona doğru savurdum. "Kullanan sensin, kurallar gereği senin takman gerekmiyor mu?" Bakışlarını motordan çekerek siyah gözlerini gözlerime dikmişti.
"Açelya, benim kurallarım gereği sana bir şey olmaması daha önemli."
Bunu derken kendimi yutkunmak zorunda hissettim, kara delik gibi boşluğunda kaybolduğum gözlerinden bakışlarımı çekerek elimdeki kaskı cevap vermeden başıma geçirmiştim.
Çünkü ben ona ne dersem diyeyim kendi bildiğini yapmaya devam edecekti.
Ayaz Demirdi işte.
Motorun koltuğuna oturup tek ayağıyla dengesini kurarken hızla arkasına yerleşmiştim. Hafif tebessüm ettiğini görürken "Sıkı tutun" dediğinde hızlanan kalbime engel olamamıştım.
"Ne?-" demeye kalmadan bir anda gazı kökleyip basmıştı, ona arkadan sıkı sıkıya sarılırken başımı sırtına yaslamıştım.
"Ayaz yavaş git!" diye bağırdığımda ufaktan gülme sesini bana duyurdu. "Ne? Yavaş mı gideyim? Şuan hızımız 80 Açelya, yeni başlıyoruz."
Ona daha da sıkı sarılırken bir anda onun canının ne kadar yanacağını düşünmüştüm fakat yandan hafifçe eğilerek baktığımda hiçbir duygu belirtisi görememiştim.
Bu yüzden acımasızca ellerimi onun karnına doladım.
~
En sonunda holdingin önüne geldiğimizde titreyen bacaklarımla egzoz yerine basarak indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM TAAHHÜD'Ü |Wattys2020|
Teen FictionGece'nin sükûnetinde kaybolan ruhum artık ebediyete kavuşmak istiyor. Hâlâ gittiğin vakitte gittiğin yerdeyim. Zamanın hızlı geçtiğini söylüyorlar ama kimse bana sormuyor ve bilmiyor sensizlikte saatlerin durduğunu. ~İ E12.08...