~Sad Piano - Goodbye
Parmaklarımın arasında duran sigara gibiydin, ucuna bir kere ateş değdiği zaman sönmek bilmeyen,
dumanı ciğerlerime yavaşça konarken beni içten içe zehirleyen,
sonuna geldikçe de boğazımı daha çok yakan bir sigara gibi...Mertin gözleri beni baştan aşağı süzerken oturduğu yerden kalkarak "Sen" derken bakışlarını kısıp bana bir adım atmıştı.
"Bir saat önceki-"
"Aynen bir saat önce az kalsın ezmek üzere olduğunuz kişiyim"
Mert elini ensesine atıp kaşırken gözlerini benden kaçırdı.
"Şey kusura bakma ya gerçekten isteyerek olmadı."
Hatalar zaten isteyerek yapılmaz fakat senin yaptığın asıl hata bir kişinin çoktan canına mâl olmuştu.
"Sorun değil" derken yüzüme sahte bir tebessüm yerleştirdim.
Merte karşı sıcakkanlı davranarak onun güvenini kazanmam gerekiyordu, çünkü her ne kadar çok güvenini kazanırsam işim o kadar kolaylaşacaktı.
"Peki o halde" elini uzatarak "Ben Mert Yılmaz, Yılmazlar holdingine hoşgeldin."
Uzattığı eli sıkmak istemiyordum, onun teni sanki bana değerse Baharı yakan alevler bana da bulaşacakmış gibi hissediyordum.
Lâkin buna mecburdum, elimi ağır haraketlerle kaldırarak onun eliyle kavuşturduğumda kalbimin tam ortasına saplanan hançerle ortada kalmış gibiydim.
Eli elimdeyken bakışlarıyla bana o kadar dikkatli bakıyordu ki, sanki onun gözlerinin içindeki cehenneme düşmüşüm de cayır cayır yanıyormuş gibi hissettim.
Hızlıca Elimi ateşe dokunmuş gibi çekerken, kaşları çatılmıştı ardından bozuntuya vermeden konuştu.
"Pekala senin çalışacağın oda giriş kısımda bulunuyor."
Başımı olumlu anlamda sallarken "Gel sana göstereyim" dediğinde ufak da olsa şaşırmıştım hangi patron çalışanına kalkıp yerini gösterirdi ki? Bakışlarını benden çekerken direk kapıya doğru ilerlediğinde ben de onun peşinden gitmiştim.
Kendi çalışma odamın kapısına yaklaştığımızda girişte bulunan kadınlar bana ters bakışlarla bakarak birbiriyle fısıldaşıyorlardı.
Onları umursamadan Mertin arkasından giderken çalışacağım odaya baktım, hemen onun odasının yan tarafındaydı ve arada sadece panjur vardı yani birbirimizi görebilecektik.
Masanın üstüne güzelce dizayn edilmiş kağıtlar, dosyalar, yazıcı ve bilgisayar vardı.
Yeşil gözlerini üstüme çevirerek "Hoşuna gitmeyen şeyler varsa değiştirirsin" dediğinde masanın üstünden bakışlarımı çekmeden "Gerek yok" diyebildim.
Mert odadan çıkınca aradaki pencere panjurundan kendi odasına geçtiğini görebilmiştim.
Masasına otururken bakışlarını bir kaç saniyeliğine üstüme dikince hemen gözlerimi çekerek kendi masama çantamı koydum.Onunla göz göze gelmek dahi iğrençti, öyle bir nefret ediyordum ki bunun tercümanı yoktu.
Masanın kenarında duran ufak lamba gibi bir şey dikkatimi çekerken yavaşça yaklaşarak inceledim, bir anda kırmızı ışık yanınca başımı hemen geriye doğru çekmiştim.
Ne olduğunu anlamadan bakarken, bakışlarımı Merte kaydırdım. Elindeki düğmeyi işaret ederek yanına gelmemi istiyordu.
Ha demekki beni yanına çağırmak istediğinde bu kırmızı ışık yanacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM TAAHHÜD'Ü |Wattys2020|
Teen FictionGece'nin sükûnetinde kaybolan ruhum artık ebediyete kavuşmak istiyor. Hâlâ gittiğin vakitte gittiğin yerdeyim. Zamanın hızlı geçtiğini söylüyorlar ama kimse bana sormuyor ve bilmiyor sensizlikte saatlerin durduğunu. ~İ E12.08...