Bölüm 34

185 32 160
                                    

~Zack Hemsey -The Way (Instrumental)🎶

Ölüm, olasılık dahilinde olan bir şey değildir,
kesindir.
Kesin olan ise bünye ve bilinç tarafından kabullenir,
önemli olan ölüm değil, bence; Ölüm sonrasının bilinmezliği ve ürkütücülüğüdür!

Yerimden kıpırdayamazken kadının söylediği sözler tüm Dünyayla olan bağlantımı kesmiş gibiydi.
Akıl hastanesindeki bir hastanın yatağına bağlanması gibi düşüncelerim de tutulmuştu.

Ne yani benim babam artık yok muydu?

Zaten hiç var olmamıştı ancak ben henüz ona içimi tamamen dökemeden bu hayattan göçüp gitmiş miydi?

İçimdeki kabaran duyguların arasında en çokta pişmanlık var gibiydi.

Ben bir kez olsun ona sarılamamıştım, kokusunu içime çekememiştim ve o da bana veda etmeden gitmişti.

Bana yaptığı bunca şeyden sonra özür dilemeden gidemezdi, gitmemeliydi!

"Hayır" kısık sesle bunu tekrarlarken "Hayır!" diyerek elimi kulaklarıma kapatmıştım.

"Hayır bu olamaz" yavaşça duvarın dibinde yere doğru kayıp giderken yüksek sesle "Olamaz!" diyebildim.

Kelimelerim tükenmişti sanki, ne denilebilirdi bilmiyordum.

Bu hayatta benim ölüm denilen yolculuğa uğurladığım ikinci kişi babam olmuştu.

Evet bana gerçekten kötü davranmıştı fakat sonuçta babamdı o benim!

Her ne olursa olsun ona bir kez sarılmadan gitmesine izin vermiştim.

Gözlerimdeki yaşlar bir bir akmaya başlarken merdivenlerden yükselen ayak seslerini duydum.

Birisi beni omuzlarımdan tutuyordu ama kim olduğuna kafamı kaldırıp bakamıyordum bile.

Ölüm denilen şey tanıdığınız birini elinizden alıp gidince her kim olursa olsun üzülüyormuşsunuz, bunu da öğrenmiş oldum.

Çenemi kavrayan parmaklarla başım kaldırılınca karşımda duran Ayazı gördüm.

Bana hüzün dolu gözleriyle bakıyordu dudaklarımin titremesine engel olamadan "O... ölmüş" dediğimde kollarını bedenime sararak beni kendisine çekmişti.

Görüş açıma Annem girdiğinde gözünden akan yaşlarla bana bakıyordu.

"Açelya çektiğin acının farkındayım ama sakin ol."

Ayaz kısık sesiyle kulaklarıma fısıldarken ağlamalarım şiddetlenmişti.

"A-ayaz ben dayanamıyorum" dediğimde beni bedenine daha çok bastırarak kollarının arasına iyice hapsetmişti.

Burnum deli gibi sızlarken dişlerimle dudaklarımı öyle bir ısırıyordum ki ağzıma akan ufak kanın tadını almaya başlamıştım.

"Şşh... Biliyor musun? Sen bu hayatımda gördüğüm en güçlü insansın" diyince hıçkırdıktan sonra burnumu hızlıca çekmiştim.

Küçük bir çocuk gibi "Öyle miyim?" dediğimde beni hafifçe kendisinden uzaklaştırarak yüzünü yüzüme yakın tuttu.

Kaşları yukarı kalkarken "Öylesin tabiki, ayrıca şuan kendini bu kadar hırpalamakla eline bir şey geçmez hadi şimdi toparla kendini, evimize gidelim"

Olumlu anlamda kafamı sallayarak ayağa kalktığımda başımın dönmesiyle dengem bozulunca duvardan destek alarak kendimi dik tutmuştum.

Bu haraketimle Ayazın eli refleks olarak belime kaydığında ona kısa bir bakış attıktan sonra "İyiyim merak etme" diyebilmiştim.

ÖLÜM TAAHHÜD'Ü |Wattys2020|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin