Eve geldiğimde yaptığım ilk şey kendimi sıcak suya bırakmak oldu. Gerginliğin üstüne alınan bir duş kadar iyi bir şey yoktu sanırım.
Duştan çıkıp kendimi yatağa bıraktığımda saat gece yarısını çoktan geçiyordu. Mayışmış ve iyice gevşemiştim ama uykuya bir türlü dalamıyordum.
Arkamı dönüp dururken patlayan ürpertici sesler yorganımı iyice sıkmama sebep olmuştu. Zayn'den bu kadar uzak durmamın sebebi buydu işte. Bradford gibi bir yerde her türlü belaya denk gelebilirdiniz ama buranın başına gelmiş en büyük bela Zayn'di.
Uyuşturucu bile sattığını ve burada bir ağı olduğunu biliyordum, onun hakkında bildiğim tek şey buydu. Dolayısıyla fazlasını istemiyordum. Neden bunu yaptığı, nasıl yaptığı, kimlerle çalıştığı umrumda değildi.
O hayatıma dahil değilken bir şekilde kavga gürültü seslerine alışmıştım. Sonuçta başımı belaya sokmuyordum ve toz ya da hap kullanmıyordum. Benden uzakta yaşıyordu, onun varlığını hissetmezken güvendeydim.
Nasıl olduysa bir şekilde ilgisini çektim ve eğer o güne gidebilseydim beni fark etmemesi için boğazımı keserdim.
Ardı ardına evimin içini dolduran sesler kesildiğinde derin nefesler aldım. Keşke eskisi gibi beni alakadar etmiyor olsalardı ancak şimdi Zayn'in bu derece hayatında olduğumu bilmek beni kuşkulandırıyordu. Ne bileyim, düşmanlarından biri her an kafama sıkabilirmiş gibi hissediyordum.
Düşüncelerimle boğuşurken çalan kapıyı duyduğumda kalbim tekledi.
Açmayacaktım.
Geldiği gibi gitmesi umuduyla açmayacaktım ama bir süre sonra kapıyı sakince çalışı hızlanmış, yumruklara dönüşmüştü. Komşuların rahatsız olacağını bildiğimden dolayı yataktan uyuşukça kalktım ve kapıya gidip açtım.
Onu bir iki saat önce gördüğüm kadar canlı değildi gözleri, aksine yorgunca bakıyordu. Her ne olduysa onu öfkelendirdiği belliydi.
Onu içeri davet etmemi beklemeden hafif açtığım kapıyı ittirdi ve büyük adımları salonu buldu. Kapıyı kapatıp arkasından gittim, tekli koltuğa oturduğumda gözlerini kapatmış bir şekilde başını koltuğa yasladığını görmüştüm.
"Burası dinlenmen için bir istasyon değil."
"Her gece aynı şeyi söylemekten bıkmadın mı?"
"Her gece istemediğim hâlde evime gelmekten bıkmadın mı?"
Oflayıp cevap vermedi ve ayağa kalkıp mutfağa gitti. Gerçekten yorgundu, bunu adımlarından bile anlayabiliyordum.
Sormaya korktuğum hâlde Zayn kahve hazırlarken kapı eşiğine yaslandım ve dudaklarımdan sözcüklerin dökülmesine izin verdim.
"O sesler neydi?"
Üstündeki montun üstüne yer yer sıçramış olan kanları görebiliyordum. Birini öldürmüş olabileceği düşüncesi içimi buz gibi yaparken tırnaklarımı avuç içime sıkı sıkı bastırıyordum.
"Birini mi öldürdün Zayn?" Cevap vermediğinde sorumu tekrarlamak zorunda kalmıştım.
"Henüz değil," dedi kahve hazır olduğunda kupalara doldururken. "İş işte, Hazel."
Onun için bu kadar basitti.
"Evimden git."
"Havamda değilim. Biraz susmayı dene." Kupalardan birini bana uzattığında çıldırmış bir şekilde eline vurdum, kupa düşüp parçalara ayrıldığında bu onu da çileden çıkartmıştı.
Büyük bir adım atarak kırıkların üstünden geçti ve beni karnımdan hafifçe iterek duvara yasladı. Tam önümde durması, ayakkabısının çoraplı ayaklarıma değmesi, hızla inip kalkan göğsünü göğsümde hissetmem... Ondan ölümüne korkuyordum.
Gerçekten.
"Sadece bir siktiğimin gecesi, yarım saat için senden sesini kesmeni istedim." Doğrudan gözlerime bakıyordu ve sesi daha önce hiç duymadığım kadar sertti.
"Ne yapmamı bekliyorsun?" dedim içimde gittikçe büyüyen korkuya rağmen. "Seni ağırlamamı, sorunun ne olduğunu sormamı mı?"
"Sana karşı ne kadar iyi olursam olayım bir bok anladığın yok."
"Bana karşı iyi olmanı istemiyorum!" Kırıklara rağmen onu göğsünden tüm gücümle ittirdim ve geriye doğru sendeledi. Üstüne gittim. O kadar sinirlenmiştim ki ağzıma geleni saymak, kırmak ve bu evden asla dönmemek üzere siktir etmek istiyordum.
"Gitmeni istiyorum. Bana yapabileceğin tek sikik iyilik bu! Yanında zorla kalamayacağımı neden anlamıyorsun?"
"Bana şans vermiyorsun! Seni olabilecek her şeyden korurum Hazel. Yemin ederim."
"Bana zarar verebilecek tek kişi sensin. Veriyorsun da. Etrafımda tek bir kişi bırakmadın. Pisliğin tekisin. Yaptığın işlere bak! Hayatımı batırıyorsun!"
Ellerini saçlarından geçirip az önce kullandığı kahve makinesini çektiği gibi yere attı.
Mutfağımı bok götürüyordu ve ben o makineyi almak için haftalarca fazladan mesai yapmıştım.
"Yine yaptın. Yine zarar verdin. Senin için beş kuruş etmeyecek şu şey için ben haftalarca çalıştım."
"Yenisini alırım."
"Paranı istemiyorum! İnsanları zehirleyerek kazandığın parayı istemiyorum Zayn! Lütfen git artık. Lütfen."
Henüz bir yudum bile içemediği kahvesini lavaboya döküp aldığı havluyla yere eğildi ve döktüğüm kahveyi silmeye başladı.
"Ben hallederim, bırak."
"Çenen başına bir gün bela açacak."
Alayla güldüm. "İyi, korursun beni."
"Dua et belan ben olmayayım Hazel." Yutkunup boğazımı temizledim ve yeri silip kırıkları topladıktan sonra kalkıp bana kısaca baktı, yanımdan geçip gittiğinde "Gidiyor musun?" diye sordum cevabın beni memnun etmesini umarak.
"İstediğin gibi." Kapıya kadar peşinden gittiğimde tam çıkıyordu ki arkasını dönüp beni belimden kavradı ve yüzünü eğip alnımı öptü.
Bana ne kadar kızarsa kızsın öfkeli kalamıyordu.
Ardından belimi tutan kolu gevşedi ve kapıyı arkasından kapatarak önce dairemi, sonra apartmanı terk etti.
Gittikten sonra vücuduma iyice çöktüğünden emin olduğum yorgunluk yüzünden odama bile çıkamadım, kendimi onun biraz önce oturuyor olduğu koltuğa bıraktım ve uyudum.
En azından derin bir uyku çekerken varlığını hissetmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
common • zayn
FanfictionHer ne pahasına olursa olsun beni istiyordu ve o istediğini almanın bir yolunu hep bulmuştu.
