Arabayı bir yere park ettiğinde buranın Driar'ın arka girişi olduğunu anlayabildim. Ana girişi kullanmıyor oluşumuzla bile belli oluyordu tehlike.
Ne kadar geç inersek o kadar kaçabilirmişiz gibi hissettiğimden tepki vermedim. Sıcak eli benimkiyle buluşup yumuşakça kavradı, kendini affettirme yöntemiydi sanırım. Söylediklerinin tersliği ve kurmaya çalıştığı baskı aniydi, aynı zamanda saçma.
"Bana bak." dedi hâlâ camdan dışarıya baktığım için. Dediğini yapmamamın canını sıktığını biliyordum, diğer eli çenemi tutarak ona bakmamı sağladı. Arabaya bindiğimiz veya lokantayı terk ettiğimiz zamanki terslik yoktu. Kendisiydi, hep olmasını istediğim kişi.
"Yanında olduğumu görüyorsun, neyden korkuyorsun?"
Cevap versem anlayacak mıydı? Asla. İçinde olduğu bu tehlikeli durumu istemiyordum ve Zayn asla kabul etmeyecekti. Yine de "Ne hissettiğimi ne zaman anlayacaksın?" dedim elimi ve çenemi tutuşundan kurtarırken. Temasa geçmesi bir şeyi değiştirmiyordu artık. "Patronunun yerinde ben olduğumda mı? Artık insanlar seni düşürmek için beni kullanarak tehdit etmeyi bırakıp direkt olarak kafama sıktığında mı?"
"Saçma saçma konuşma," diyerek konuştu. Ne hissettiğini çözemiyordum, kendini kapatmıştı adeta. Bense içimden geçen hiçbir hissi saklayamıyordum. Paniklememek elde değildi. "Kendin de az önce söyledin, sana zarar vermek de tehdit etmek kadar kolay olsaydı çenelerini kapatıp işlerini yaparlardı. Siktiğimin ölümünden bir daha bahsetmeyeceksin."
"Bak işte, korkuyorsun. Çünkü sözünü ettiğimiz şeyin ne kadar gerçek bir ihtimal olduğunun sen de farkındasın. Yemin ederim Zayn, içeride sana zarar gelirse orayı yıkarım."
"Endişe edecek bir şey olmadığını göreceksin. Benimle gel. Seni buraya ilk getirdiğimde ne dediğimi hatırlıyor musun?"
"Dik durmak umrumda değil. Köpeklerden korkacak değilim." Daha da bir şey söylemeden arabadan indim. Herkese karşı inanılmaz öfke doluydum, bu işle uğraştığı için Zayn'den değil başkalarından nefret ediyordum. Tek bildiğim nefretin onları yıkmayacağıydı.
O da indiğinde gelip elini belime koyarak bedenlerimizi yaklaştırdı. Yüzümden belli oluyordu burada olmaktan mutsuz olduğum. Benim aksime Zayn yine kötü adam maskesini takmış, beni bile delip geçen bakışlarla izliyordu etrafı.
Driar'ın arka girişindeki demir kapı büyük bır gıcırdamayla açıldığında karşımızda duran Jaspar'dı. Beni gördüğüne şaşırmış olduğunu düşünüyordum. Ama tam da Zayn'in adamından beklenileceği üzere, gözleri üzerimde bir saniyeden az oyalanmış ve hissiz yüzünde duygu adına tek bir şey bulunmuyordu.
"Kadeem içeride mi?"
"Sizi bekliyorlar, efendim."
İçeri girdiğimizde etrafta öyle bir sessizlik vardı ki, ölüm sessizliği dedikleri buydu sanırım.
Kadeem'i kumar masasında otururken gördük. Anlaşılacağı üzere yine bir masa, yine bir kriz olacaktı ve bu kez bir eksik vardı. O da Ronald. Bu anı hatırlıyordum. Reza Pedra yeni patlamışken ben, Zayn, Kadeem ve Ronald, böyle bir masada oturmuştuk. Marco... Neler olmuştu.
Masada tanımadığım birkaç kişi daha vardı ama koruma olduğunu düşündüğüm biri bizim için sandalyelerimizi çekti. Kimse tek kelime etmiyordu, Kadeem de bize bakmak yerine elindeki viski bardağını inceliyordu.
"Logar'ı getirin."
Zayn'in sesi ortamdaki sessizliği acımasızca böldüğünde birileri hareketlendi. Ona baktım kararsızca. Yüzünü bana eğdiğinde kolu omzumu sarmış, beni kendine çekmişti. Kızgındım ama bu şekilde güvende hissetmediğimi söyleyemezdim. Parmakları omzumu okşarken kulağıma doğru eğilip "Buradayım," dedi sakince. "Korkma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
common • zayn
FanfictionHer ne pahasına olursa olsun beni istiyordu ve o istediğini almanın bir yolunu hep bulmuştu.
