Zayn gittiğinden beri düzgünce uyuyamamış, sürekli diken üstünde hissetmiştim. Yanımda olmaması beni güvende tutmayacağı anlamına gelmese de yaşadıklarımız, uzaklaşışımız ve diğer her şey beni zorluyordu.
Bu duruma gelmek istememiştim. Ondan ayrıldığımı bile düşünmüştü ama bunu istemiyordum. Bunun basit bir hata olduğunu ve tekrarlanmayacağını biliyordum, ona güveniyordum ama birbirimize karşı açık ve dürüst olmak atabileceğimiz en büyük adımken onun bunu tercih etmeyişi beni kırmış, dolayısıyla hatasını anlaması için bizi uzak kalmaya itmişti. İyi olmamız için gereken ayrı kalmaktıysa, kalırdım. Zayn'i tamamen kaybetmek ya da yeni bir hataya sürüklemeyi değil, geçici bir acıyı tercih ediyordum.
Sabaha karşı güneş doğmaya başlayıp salona günışığı dolduğunda artık uyuyamayacağımı anlayıp doğruldum. Şansıma gece tartışırken duvara fırlattığım telefonum kırılmamış, ekranı çizilerek atlatmıştım. Yenisini alacak param yoktu.
Ekranı açtığımda gelen mesajlara bakmak üzereydim ama kapının tıklanma sesi beni durdurdu.
"Bayan Williams, günaydın."
Duyduğum sözü idrak etmem biraz süre almıştı, neyse ki endişelenmeden bunun Jaspar olduğunu anlayabildim. Aylak adımlarla kapıya yürüyüp açtım. Ne düşündüğünü merak ediyordum çünkü karşısında birbirine girmiş saçlarım, şişmiş gözlerimle dururken insana benzeyen bir halim yoktu. Yine de bakışları ve duruşunu bozmadı.
"Zayn'e bir şey mi oldu?"
"Hayır." Elindeki çantayı bana uzattığında kaşlarımı çatarak aldım. Bu neyin nesiydi? "Bay Malik bunu size götürmemi emretti efendim. Ayrıca kahvaltınızı yaptığınızdan emin olmayı istiyor."
İçim ister istemez düşünceli davranışı karşısında ısınırken bunu söylemek için adamını gönderişi...
"Çantada ne olduğu hakkında bir fikrin var mı?"
"Hayır, efendim. Bir ihtiyacınız var mı?"
"Teşekkür ederim, yok."
"Ve Bay Malik endişe etmemenizi söyledi. Her şey kontrolü altında."
Jaspar'a bir tebessüm göndererek kapıyı kapattığımda göz devirmiştim. Her şey kontrolündeydi, kendi ilişkisi hariç.
Elimdeki çantayla bakıştım. Ne yapacağım seninle ben, Zayn?
Salona geri dönüp koltuğa yerleşerek siyah, deri çantanın kilitlerini kaldırarak açtım. Açtığımda önüme bir dosya ile beyaz gül çıkmıştı. Çiçekleri severdim ama merakımın büyüklüğünden gözüm onu görmeyerek dosyanın üstünü yırtıp içindeki kağıtları çıkarttım.
Kara kalem çizilmiş resimlerim önümde duruyordu. Birçoğunda yüzüm, bazılarında da sadece gözlerim var, oldukça bana benziyorlardı. Yeteneği gözlerimin önüne serilirken bu inceliğini asla unutmayacaktım, çünkü bunun sözünü vermiş ve tutmuştu.
"Başını biraz daha sağa çevir. Senin de birçok resmini çizdim. Evimde duruyorlar." Yüzümün aldığı hali görmüş olacak ki beklemeden ekledi. "Cidden o şekilde değil. Yüzün çok güzel ve ezberimde, seni çizerken kendimi iyi hissediyorum. Sapık değilim... Bir gün sana çizdiklerimi gösterebilirim. Çekmecemde duruyorlar."
Beraber geçirdiğimiz iki gün, benimle eğlenip gülüşleri ama benim orada olmak istemeyişim. O günleri güzel kılan iki aktivitemiz vardı. Biri Benjamin Button'ı ilk kez izleyişimiz, ki benim Deadpool'a olan antipatimin aynısı Zayn'de Benjamin Button konusunda vardı, diğeri de resim çizişimiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
common • zayn
FanfictionHer ne pahasına olursa olsun beni istiyordu ve o istediğini almanın bir yolunu hep bulmuştu.
