Yine düzgünce uyuyamamış, geceyi neredeyse uyanık bir şekilde geçirmiştim. Uyuyamıyordum, huzursuzluk beni terk etmiyordu. Gözlerim kapalı ama bilincim açıktı.
Zayn'i odada bıraktıktan bir saat kadar sonra dış kapının açılma ve sessizce kapanma sesini duymuştum. Öylece gittiğini anladım. Bu kalbimi sadece daha çok ağrıtmıştı. Bana saygı duyacak mıydı bilmiyordum ama sessiz gidişi nedense aklıma çok takılmıştı. Onu özlüyordum. Her an.
Hava aydınlanıp dışarıdan arabaların sesleri gelmeye başladığında daha fazla evde duramayacağıma karar vermiştim, yoksa burada delirecektim. Bir şekilde aklımı dağıtmam gerekiyordu. Bu yüzden duş aldıktan sonra hızlıca dışarı attım kendimi. Bulutlu hava, her bir yanımda koşuşturan insanlar... İyi gelmesini umuyordum.
Yerdeki su birikintilerine basa basa yürüdüm. Kafeye uğrayacak ve Luna'yla konuşacaktım. Hiçbir şeyden haberi yok, defalarca kez beni aramıştı üç gündür. Aramak yerine yanına gitmeyi tercih etmiştim. Dediğim gibi, hava almam gerekiyordu.
Ve en kısa zamanda bir şeyler yemem. Midem bir çöl kadar ıssız, yaprak kımıldamıyordu. Hastalanacaktım bu gidişle.
Dakikalar boyunca yürüdüm. Zamanında o kafede ben de çalışırdım, hayatım çok daha farklıydı. Yanımda en yakın ve tek arkadaşım Lennox vardı. Uyanamayacağımı düşündüğü zamanlar gelip kapımı çalar, beni uyandırır ve işe hazırlardı. Güzel bir şeye sahip olduğumu düşünürdüm. Ama gördüğüm kadarıyla yanılmıştım. Sahip olduğum herkes bana ihanet ediyordu.
Nerede yanlış yapıyordum? Sorun bende olmalıydı. Hem sevgilimi hem de arkadaşımı kaybettiğime göre hatayı ben yapmıştım.
Lennox'la birbirimize darıldığımız zamanlar elbette olmuştu ama ben onun gönlünü alırdım, o da benim. Hiçbir saklımız yoktu.
Yok gibiydi.
Ona deli gibi değer vermiştim. Zayn'e verdiğim gibi. Ama iyi olması için çabaladığım herkes beni kötülüğe itiyor, bir kez bile arkalarına dönüp bakmıyorlardı. Biri benden bir şeyler saklıyor, diğeri umursamıyordu.
Birçok duyguyu tatmıştım. İnsanın benliğine has, mutluluk, üzüntü, acı, keder ve daha niceleri. Ancak içimdeki bu boşluğa artık anlam veremiyordum. Kendimi tanıyamıyor gibiydim. Değersiz hissetmek böyle bir şeydiyse bununla başa çıkmak zordu.
Dikkatsizce yürürken omzumda bir sızı hissettiğimde kendime geldim.
"Önüne baksana." Yanımdaki çocuğa bakıp "Üzgünüm." diye mırıldanarak yoluma devam ettim. Zaten kafeye vardığımı görünce soğuktan buz kesmiş ellerimi birbirine sürterek içeri girdim. Yoğunlardı. İnsanlar soğuktan kaçmak için sıcak yerlere sığınıyordu tabii.
Beni ilk gören Justin oldu. Gözleri büyüyerek üstümü ve yüzümü endişeyle süzmüş, daha sonra ne yapacağını bilemez bir gülümseme takınmıştı yüzüne. Ona doğru ilerledim.
"Korkma, ısırmıyorum."
"Çok güzel görünüyorsun." Bakışlarına hitaben özür dolu bir cümleydi bu. Bana sarıldığında sarılışına karşılık verdim. Ardından geri çekildik.
"Ya, evet. Aynalar çatlıyor."
"Hep güzelsin. Luna seni merak ediyordu. Bir masaya geç, onu çağırayım."
"Teşekkür ederim." Kelimelerimin bu kadar boş çıkmamasını diledim. Ölü gibi görünmek canımı sıkmaya başlamıştı. Böyle hissetmemin sebebini biliyordum. Anlatacak kimsem yok, artık tamamen yalnızdım. Lennox'a anlatabilsem yüküm hafiflerdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/195393637-288-k761927.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
common • zayn
FanficHer ne pahasına olursa olsun beni istiyordu ve o istediğini almanın bir yolunu hep bulmuştu.