Yanık. Garip bir ısı. Omzumun sıcaktan karıncalandığını hissedebiliyor ancak gözlerimi açamıyordum. Gözkapaklarım ağırlaşmıştı.
Ev mi yanıyor? Vücudumun yarısında bir ağırlık var. Hareket edemiyorum, başım zonkluyor.
"İtfaiye çağırın." Sesimin neremden çıktığından bile emin olmamakla beraber üstümdeki ağırlık hafiflediğinde derin bir nefes bıraktım. Ellerimi gözlerime götürerek ısıyı kesmeye çalışmış, ardından yavaşça açmıştım.
Burası ev değil.
Ve ısının kaynağı güneş.
Yani bir diğer deyişle, sıçtık.
"Zayn!" dedim omzunu sarsarken. "Zayn uyan! Yanıyoruz!"
Oralı bile değildi ama omzunun üstünde dönecekken yerinden sıçradı. Benim gibi zor, buna rağmen ani bir uyanış yaşamıştı. Gecemizin güzelliği tartışılamazdı, ikimiz de böyle bir sabaha hazırlıklı değildik. Çünkü cehennem gibi hissettiriyordu.
Bir küfür mırıldanarak ellerini saçlarından geçirdi. "Sabah erken kalkarım sanmıştım." Yatın güneş alan kısmından kalkıp gölge tarafına geçtiğinde onu takip ettim. Bu sırada kolları, omuzları ve sırtına bakmıştım. Kıpkırmızıydı. Başımıza güneş geçmiş bile olabilirdi ama herhangi bir mide bulantısı hissetmiyordum. Sanırım onda da yoktu.
"Dönüp krem sürelim."
Yüzünü buruşturarak yatı çalıştırdı ve geniş bir dönüş yaptıktan sonra tatil yerimize sürmeye başladı. Canının yandığını görebiliyordum. Neredeyse üstümde uyumuş, benim güneşimi biraz kesmiş ve haliyle yanan o olmuştu.
Ben de berbat durumdaydım. Aptaldık, gerçekten aptaldık.
Yüzünde kendini tutamaz gibi bir ifade oluşup güldüğünde "Neye gülüyorsun?" diye sordum.
"Halimize." Evet, ağlanacak halimize gülüyorduk. İnsanın doğasında olmalıydı bu.
"Sen fena yanmışsın."
"Hissetmedim bile. Pişmişiz Hazel."
Sarılmak istesem de canı acıyacağı için omuzlarımı değdirmeden yatın camına yasladım kalçamı. Nerede bela varsa onu çekiyorduk.
Sessizlikle geçen birkaç dakikanın sonunda vardığımızda yatı uygun bir yere bıraktık. Louis bizi bekliyor olmalıydı ki şezlongtan kalkıp koşacaktı ama durdu.
"Oha," dedi gözlerini Zayn'den çekmeden. "Aşkım bir şey diyeceğim de, kırmızısın."
"Hadi canım." cevabını veren Zayn yanından geçip gitti. Ben de peşinden gidiyordum ama Louis rahat bırakır mıydı? Asla.
"Ne oldu sana? Sende de bölgesel kızarıklıklar görüyorum. Ne yaptın, çıldırdın da bir kendini bir kocamı mı tokatladın?"
"Abart biraz daha, güneş yanığı işte."
"Zayn'le arana mesafe koymazsan yanıklarını parmaklarım kadın." Güldüğünde ben de gülerek "Evet, sonra aynanın karşısında ağlayarak morluklarına krem sürersin." dedim.
Etkilenmiş bir şekilde elini havaya kaldırdı ve beşlik çaktık. Omuzlarımdan dolayı biraz zorlanmıştım, bu yanıkların bir an önce geçmesi ve tatilimin tadını çıkarmam gerekiyordu.
"Bu iyiydi. Erkeğinin peşinden git. Seni görmezse ağlar."
"Aşk işte, ne yaparsın?"
"Daria bana aşkın öyle bir şey olmadığını söyledi. Mesela o güneşlenip ben onu yellerken aşk yapıyormuşuz. Yelpazenin rüzgarı benim aşkımmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
common • zayn
أدب الهواةHer ne pahasına olursa olsun beni istiyordu ve o istediğini almanın bir yolunu hep bulmuştu.
