to his house

1K 59 26
                                        

"Bilmiyorum Luna. Justin de senden hoşlanıyor gibi ama... Bilmiyorum. Gerçekten."

Titrek bir nefes alırken sinirle "Aptalım!" diye bağırdı. "Onun ne tip bir çocuk olduğunu bilmeme rağmen açıldım resmen. Korkak göt."

Yaklaşık bir buçuk saattir telefonda Luna'yla konuşmamdan dolayı sıkıntıdan patlamak üzere olan Zayn bu kez bacağımı kabaca ısırdığında inleyerek "Siktir!" diye bağırmaya engel olamadım. Bunun üzerine saçlarından tutarak başını dizlerimden kaldırmış, bu sırada Luna "Sevişiyor musunuz amına koyayım?" diye sormuştu. Harika. Telefondan taşan ses Zayn'i yalnızca keyiflendirmişti.

Açıklama yapacaktım ki "Siz sevişiyor gibisiniz amına koyayım," diye konuştu benim yerime. "Sevgilimi bana ver artık."

Luna "Şerefsiz!" diyerek haykırsa da gülmüştü. "Mutluluğunuz midemi bulandırıyor. Sonsuza kadar minik dairemde kedilerimi severek yaşayacağım. Bu bir protesto."

"Saçmalama," Araya girdim. "Belki o kişi Justin değildir ama hayatının aşkını bulacaksın. Ayrıca senin kedilerin yok."

"Tabii," dedi bozularak. "Sen buldun. Ve telefonla konuşurken muhtemelen aşağıda seni parmaklıyor. Kapatıyorum. Ortanıza yatmak istemem."

Kahkaha atarak "Öyle bir şey yok." dediğimde Zayn inatla olduğunu söylemiş, birkaç saniye sonra telefonu kapatmıştım. Gülmemeye çalışarak ilgi bekleyen sevgilime bakıp "Yaramaz çocuklar gibisin." demiştim. Gerçekten öyleydi.

"İlişkimizden bir buçuk saat çaldı."

"Kızsal konular. Bacağımı ısırdın."

Omuz silkti. "Sen de benimkini ısırabilirsin."

"Neden bunu isteyeyim ki?"

"İnsanların bacağını ısırabileceği bir sevgilisi bile yok Hazel, bencil olma."

"Ve daha kötüsü insanlar birbirine uçarken açılıyor. Korkunç gerçekten. Luna iki haftadır Justin'le yüzyüze gelmemeye çalışıyor."

Bu konudan o kadar sıkılmıştı ki üstüme atılarak beni öptü. Uzunca bir süre öpüştük, daha da ileriye gitmek için elimi tişörtünün eteğine götürdüğümde beni şaşırtarak çekildi. Şaşkınlıkla yattığım yerden ona bakıyordum.

Yüzümün ifadesini gördüğünde hafifçe tebessüm edip burnumu öperek üstümden kalktı. Beni de kaldırdığında "İki haftadır beni oyalıyorsun." demişti. Böylece derdini anladım.

"Acelemiz yok." Ama artık sabredemeyeceğini biliyordum.

"Biraz daha bekletirsen ben sana taşınacağım. Bana işkence ediyorsun." Pes ederek yatak odama yöneldiğimde beni takip etti. Girer girmez dolabın üstündeki valizlerimi indirmişti bile. Heyecanlı haline gülmeden edemedim.

"Ve haberin olsun ama benimle evleneceğini de söyledin. Beni yıllarca bekletecekmişsin gibi hissediyorum."

Dolabımı açıp kıyafetlerimi katlayarak yatağa bıraktığımda bana yardımcı olup o da bir yandan valizlere yerleştirdi. "Cevap vermiyorsun," İç çamaşırımı ipinden tutarak inceledi. Bunu öyle ciddiyetle yapıyordu ki... "Senin yüzünden bakir öleceğim, inanabiliyor musun?"

Güldüm. "Hiç seks yapmamışsın veya yapmıyormuşuz gibi."

"Ruhum bakir. Ayrıca yüzük parmağım da."

"Bana yüzük almadın." Heyecanla doğrulup parmağına dolanan külodumun ipini çözmeye çalışmayı bıraktı. Onu nasıl o hale getirdiğini bilmiyordum. "Alacağım! En güzelini. Benimle evlenecek misin?"

"Evleneceğim."

"Söz mü?"

"Söz Zayn."

"Tamam... Evimin bahçesini bok götürüyor. Orayı renklendirmek ister misin?"

Bahçesini biliyordum. Kocaman bir alandı, neredeyse evinin kapladığı alanın iki katı ve söylediği gibi bomboş, ölüydü. Nihayet iç çamaşırımın ipini dolanan parmağından kurtardığında "Bunu bir daha giyme," dedi. "Normalde çamaşırların ben elimi sürmeden aşağı iner. Bunu sevmedim."

"Bu seferki inatçı çıkmış," En sevdiğim elbisemi askıdan çıkarıp düzgünce katladım. "Evet. Bahçeyi renklendirmek güzel olabilir. Çiçekler ekebiliriz, güzel bir masa yerleştirebiliriz."

"Bazen çatıda uyurum. Sana orayı hiç göstermedim değil mi? Bayılacaksın. Seninle paylaşmak için sabırsızlanıyorum." Bunu fark edebiliyordum. Beraber bir hayat paylaşacaktık ve tüm tehlikesiyle beraber aslında oldukça ciddi bir adım atıyorduk. Onu böyle mutlu görmek beni de mutlu ediyordu ve en sevdiğim şey ise benimle beraberken tüm o Zayn Malik karakterinden sıyrılıyor olmasıydı. Yalnızca kendisiydi, içindeki o heyecanlı çocuğu bana göstermekten çekinmiyordu.

İkimiz de çocukluğumuzu kaybetmiştik ama ben onunla beraberken ilk kez uçurtma uçuran bir çocuk gibi hissediyordum. O neşe, heyecan ve mutluluk hep benimleydi. Her zaman ilk mutluluğum gibiydi aslında her gün gördüğüm tek yüz olmasına rağmen.

Kıyafetlerimi toplamaya devam ederken iki saati aşkın süre geçti. Bu süre boyunca bana beraber yapmak istediği her şeyden bahsetmişti. Evi yeniden dekorlamak, kendimize bir sinema odası yapmak, bahçenin her yanını çiçeklendirmek, evin duvarlarını dilediğimiz gibi boyamak... Hiç bitmeyecek bir parası vardı. Benim için bunların hayalini kurmak bile pahalıydı. Cidden.

"Bitti!" Son kıyafetimi de valize koyup fermuarı dikkatlice kapattığında beni kucağına aldığı gibi yatağa düzensizce fırlattı. Bir saniye geçmemişken o da üstümdeki yerini almıştı. "Sikeyim. Benimle yaşayacaksın."

"Beni fırlattın," dedim gülerek. "Pek yaşayacakmış gibi değilim."

"Heyecanlıyım. Sen değil misin? Her gece beraber uyuyacağız Hazel. Sabahları da beraber uyanacağız. Ve kumanda kavgaları."

"Televizyon izlemiyorsun." Sakallarını okşarken dudağının kenarına bir öpücük bıraktım.

"Evet... İzlemiyorum. Karakter kavgası yaparız? Sana oyun öğreteceğim. Oyunlarım konusunda çok hassasım. Seninle bile tartışırım."

"Ben de öğrendiğimde seni itinayla her seferinde yenerim. Ezeli rakibinin aynı zamanda sevgilin olmasına dayanabilecek misin?"

"Savaşacağız sürtük." Ciddiyetle konuşmasının üzerine tüm ağırlığını üstüme bırakarak yüzünü boynuma gömdü. Boğuluyordum ve sakalları gıdıklıyordu. Gülerek onu üstümden itmeye çalıştım ama yaptığı tek şey "Huylanıyor musun?" diyerek sakallarını biraz daha sürtüp aynı zamanda küçük öpücükler bırakmak oldu. Ama ağırlığını üstümden çekmişti de.

"Zayn!" Kahkaha atarak onu uyardım ama asla durmadı, aksine ellerini de kullanarak karnımı gıdıklamaya başladı. Kızarıp bayılacak noktaya geldiğimde burnumu sıkarak kendini yanıma bırakmıştı. Derin derin nefeslendim.

"Sen gıdıklanmıyorsun bile. Seninle uğraşamıyorum!"

Keyifle güldü. "Bir şey bulmak için çabalaman gerekir."

"Göreceksin. Bulacağım."

Cevap vermeden bana doğru dönüp yüzümü izledi. Konuşmadan sadece birkaç saniye durabilmişti. Heyecanı onu asla terk etmiyordu zaten.

"Cidden bana taşınıyorsun amına koyayım."

Gülümsedim. Ben de en az onun kadar şaşkın, bir o kadar da mutluydum. İkimiz de bir şekilde bugün bu noktaya geldiğimize inanamıyorduk.

common • zaynHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin