2.0

1.2K 127 22
                                    


"Tamam. Sen gidebilirsin." Diye mırıldandıktan sonra Mark bana temkinlice bakıp arkasını dönerek kapıyı çekip çıktı.

Ufak laboratuvarlarındaydık.

İşten sonra evimin önünde motoruyla bekliyordu ve eve bile girmeden birlikte yine apartman dairelerine gelmiştik. Içerideki çocuklar ellerine yapışmış gibi bilgisayarlarına bakıyorlardı. Başka ne gibi işlerle uğraşıyorlardı hiçbir fikrim yoktu.

Jongin bana baktığında tezgahtaki filtreli maskelerden bir tanesini alıp taktım ve onun yanına gittim.

O da o maskelerden takıyordu artık. Hiçbir şey olmamış gibi oldukça normal bakıyordu. "Mikroskoplarla aran nasıldır?"

"Lisede çok uğraşmıştım." Durdum. "Fen dersleri..."

Kafasını salladı. "Şimdi şu tozları suyla karıştıracaksın sonra bununla içinden bir damla alıp santrifüj edip inceleyeceksin." dedi küçük, içine sıvı çeken bir pompayı işare ederek. "Sana bulman gereken maddeleri anlatacağım. Ona göre kategorize edip imhalara tabî tutacağız. Hadi ilkini birlikte yapalım."

Paketteki beyaz pudra gibi olan tozdan, plastik-cam ufak kaseye çok az döktü. Sonra plastik, turuncu kapaklı şişeden üzerine sıvı döktüğünde bunun steril su olduğunu anlamıştım. Henüz stajlarımızın başlamasına yıllar vardı elbet ama kitaplardan ve videolardan bunlara hakimdim.

Steril suyla karıştırdığı tozdan bir kaç damla pompaya çekti ve mikroskopta bakabilmek için santrifüj etti.

Camı yerleştirdiğinde bana baktı. "Önce bak ve neler gördüğünü söyle." Dediğinde gerildim.

Derin bir nefes alıp yaklaşınca bana olanak sağlayıp bir adım geri çekildi. Bu sayede mikroskopun kenarından tutup merceğinden bakmaya başladım.

Beyaz göreceğimi sandım.

Ama aralarda siyaha yakın renklerde moleküller vardı.

"Neler gördüğünü anlat."

"Siyah ve mavi karışımı hatta lacivert evet. Siyah ve lacivert karışımı moleküller var." Diye mırıldandım dikkatle bakmaya devam ederken.

"Pekala bu en ayırt edici olanıydı. Şimdi yapmamız gerekeni söyleyebilirim. Geri çekilebilirsin." Dediğinde çekilip ona baktım. "Bunu yakmak sakıncalı. Anladın mı? Siyah ve lacivert eşittir yakmamak. Yoksa patlamak?"

Kafamı tereddütle aşağı yukarı salladım.

"Tamam. Şimdi bunun için uygun olanı öğrenmene geldi sıra. Yanıcı olduğu için daha sakin bir imha yöntemi var onun için." Geri dönüp raflardan bir şeylere uzandı. "Burada." Elinde plastik bir kova benzeri şeyle geldiğinde onu tezgahın diğer köşesine koyarak bana baktı.

"Politetrafloroeten. Basit kimyaya hoşgeldiniz."

Kaşlarım havalandı. "Hoşbulduk. Basit kimya?"

"Kimyasallara karşı dirençli polimerle yapılmış olan kap işte bunun içinde imha edeceğiz. Tek bir toz dahi kalmadan." Güldü. "Tek bir toz. Anladın mı espriyi?"

Bıkkınca gözlerimi devirdim. "Şu bilimcilerden nefret ediyorum. Espri anlayışları yok oluyor şu laboratuvarlarda."

"Hey sen de bilimci gibi bir şey olacaksın. Yani bilimci olacaksın. Espri anlayışına güveniyorsan ona sahip çık."

"Başlayacak mıyız yoksa tozları ağzımızla mı imha edelim?" Dedim maskeyi iyice ağzıma kapatırken.

Kafasını salladı. "Başlayalım. Torbacı birini daha görmeye kalbim dayanmaz." Dedikten sonra tozları aldı benim önümden.

Makasla paketlerin uçlarını kesip birer birer kovanın içine dökmeden önce gözlük takmıştı. Ben de raflardan birinde bulup gözlerime geçirdiğim an tozları boşalttı ve hafif bir bulutçuk oluştuğunda geri çekildi. Paketi kırmızı çöp kovasına atıp arkamdaki rafa yönelerek başka bir şeyler daha aldı.

Bir kutu suya benzer bir sıvı aldığında onun bahsettiği kimyasal olduğunu anlamıştım.

"Asidik kimyasal... şimdi sana açıklayamayacağım."

Kapağını açıp tozların üzerine boşalttığında anlamamıştım hiçbir şey.

Şişe tamamen bomboş kaldığında geri çekildi ve bana bakmam için işaret etti. Şişeyi arkadaki başka çöp kovasına attığında ilerleyip kovanın içine baktım.

Sadece suydu.

Saf su gibi görünüyordu. Az önce döktüğü beyaz tozlardan tek bir zerresi bile görünmüyordu. Bu kadar hızlı nasıl olmuştu ki?

"Eee bu kadar mıydı yani?" Diye sorup ona döndüğümde arkada yeni gördüğüm, giysi dolabına benzer büyük bir dolabın önünde durduğunu gördüm.

Eldivenlerini çoktan atmıştı. Maskesini hafifçe sıyırdı ve dolabın kapaklarını açtı.

Açtığı an yere bir yığın paket döküldü.

Sayamacağım kadar.

Döküldükçe döküldü. Dolaba sığmamış olduğunu yukarıdaki raflarına baktığımda anlamıştım.

Ama bu kadarla da kalmadığına emindim.









Bahsettiğim imhanın uydurma olduğunu belirtmek isterim.
Uyuşturucunun imhası olup olmadığı hakkında hiçbir fikrim yok.

Ama kullanılan kimyasallar ve lab yöntemleri bildiklerimdir.


SeamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin