1.9

1.1K 123 25
                                    

Mark: günaydın

.

Mark: uyandın mı?

.

Mark: dengeni bir türlü anlayamadım

.


Bildirim panelinden gördüğüm mesajların ardından güç tuşuna basıp telefonu yatağa fırlattım.

Odanın ortasında volta atıyordum.

Onunla konuşmak istemiyordum. Sanki çekinmek gibiydi ama ne dersem diyeyim boşuna olacaktı. Ne diyeceğimi bile bilmiyordum henüz.

Neredeydim şimdi tam olarak?

Ona bir adımlık mesafede mi yoksa bir ışık yılı uzaklıkta mı?

Etrafta fazla uyaran vardı.

Sanki etlerim iğneleniyordu ben aklımda onu dolandırdıkça. Üstelik yağmur yağıyordu ve bu da onu hatırlatıyordu artık. Tüm gün evden, odamdan hatta yatağımdan çıkmama isteği bastırılabilecek gibi değildi.

Güvende hissetmiyordum.

Evde hissetmiyordum.

Bileğimdeki tokayla siyah saçlarımı tepeden topuz yaptım. Ellerimle yüzümü ovuştururken banyoya girip elimi yüzümü yıkayarak kendime gelmeye çalıştım. Uyanalı bir saate yakın oluyordu ama odadan çıkmamıştım.

Telefonu odamdan alıp salona geçerek balkona çıktım.

Burada hep duran masa ve sandalyem vardı ama ıslanmamıştı. Sandalyeyi çekip oturarak dışarı göz attım.

Bulutlar griydi, hava kapalıydı ve yağmur atıştırıyordu. Arabalar hızla aşağıdaki sokaktan geçerlerken kaldırımdaki sadece şemsiyelerini görebildiğim insanlar da hızlı adımlarla ilerliyorlardı.

Her şey hızla devam ediyordu.

Aklımdaki düşüncelerin de hızı onlara eşlik ediyordu. Ama kalbim, durmak istiyor gibiydi artık. Yorulmuş muydu? Evet. Buna o hakkı tanıyacak mıydım? Hayır. Peki kendime bir hak tanımış mıydım? Hayır.

Her şey netken, aklım nasıl bu kadar bulanık olabiliyordu ki?

Dışarıda bir şeyler dönüyordu. Mark ve arkadaşları bir şeylerin peşindeydi, Chae ve erkek arkadaşı birbirleriyle ilgileniyorlardı, annem kedim sincapla, Bay Kim ise yasa dışı işlerle uğraşıyordu...

Ben ne yapıyordum?

Benim uğraştığım şey neydi?

Aptal bir doktor olmak mı? Evet, sanırım kafamı oyalayan tek şey buydu. Isteğim ve uğraşım denildiğinde aklıma bu geliyordu.

Böyle mi olmalıydı?

Telefon avcumdayken tekrar bildirim sesi duydum.

Mark: yine de bir şey eksik

Mark: seni iç çamaşırınla gördüğümü söyledim ama sandığım gibi utanmadın bile

Mark: laboratuvarı ve işleri öğrendiğinde de o kadar şaşırmadın

Mark: içinde bunları bastıran başka şeyler var

Mark: benim merak ettiğim şey de bu Renee

Renee: deja-vu?

Renee: sadece görmezden gelemez misin Mark?

Mark: misilleme yapacağını tahmin etmeliydim

Mark: niye şaşırıyorsam

Mark: cevap vermeyebilirsin

Renee: beni merak etme Mark

Mark: hepsini sıralayacaksın değil mi?

Mark: bu anı bekledin değil mi?

Renee: öyle bir şey yapmadım

Renee: sadece uygundu ve aklıma gelince söyledim işte

Mark: tamam inandım

Mark: gelecek misin buraya?

Renee: kütüphanede mesaim var

Mark: orada çalışmaya devam etmen gerek

Mark: ama bize yardım edebilmen için de akşamları seni alırım?

Renee: emin değilim

Mark: nasıl emin değilsin

Renee: sizinle çalışmaya devam etmek konusunda

Mark: neden

Renee: filtreli maskeniz bile yok

Mark: sabah onlardan aldım ben çoktan

Mark: laboratuvarda ne eksikse listesini çıkarırsan alabilirim

Mark: Jongin hyung la istersen iletişim de kurmazsın

Renee: neden bu kadar uğraşıyorsun

Renee: Jongin hyung un kimya okumuş neden o tek başına halledemiyor?

Mark: tek başına kısa sürede işleri bitiremez bir ortağa ihtiyacı var ve bu aralar güvenebildiğimiz kimse yoktu

Renee: tamam biliyorum bundan sonrasını bana güvendiniz

Renee: yalnızdım kendi halimdeydim falan filan

Renee: ama yine de bir şey eksik Mark

Mark: ne eksik hala

Mark: maske aldık ya

Renee: bu problem çözemeyeceğim kadar karmaşıklaşacak diye korkuyorum

Mark: denklem kurarsın

Mark: o zaman toparlanır bütün karmaşa

Renee: matematikten nefret ediyorum

Mark: ama tıp kazanmışsın?

Renee: ama tıp seviyorum

Mark: pekala

Mark: akşam geldiğimde mesaj atarım

Renee: yapabileceğim başka bir şey yok

Renee: akşam görüşürüz.
✔✔(11:30)



SeamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin