1.3

1.2K 135 13
                                    

"Saklanamazsın."

Kapıyı üzerine örteceğim sırada aralığa ayağını koyup eliyle kapatmamı engelledi.

"Gidecek başka bir yerim yok." Kara gözleriyle keskince ve yardım dilenir gibi safça bakıyordu.

"İnanayım mı yine bir yalana daha? Çünkü evim yok diyorsun ama bir evin olduğunu biliyorum. Yalanlar yuva yapmış sende..."

"Eğer beni içeri alırsan sorduğun soruları  yanıtlarım." Sesi netti. Kafasını eğip beklentiyle bakarken tereddütle bir adım geri çıkıp geçmesi için olanak sağladım.

Biliyordum. Sonradan kendime lanet edecektim onu içeri aldığım için ama bunun bile son olabileceğini göz önünde bulunduruyordum.

Koridorda ilerleyip salona girdiğinde dış kapıyı kapatıp, çantamı ve montumu çıkararak onun ardından içeri geçtim.

Ortadaki koltuğa oturduğunu fark etmemle koltuğun diğer ucuna sinmem arasında pek bir zaman farkı yoktu. Ellerimi dizlerime koydum ve derin bir nefes verdim.

Aramızdaki sessizlikte karmaşa dolanıyordu.

Bir kaç dakika aklımı toplamaya çalıştım. Hala başım ağrıyordu ve odaklanmak adına hiçbir şey hissedemiyordum.

"Burada ne arıyorsun?"

Içimde dayanamayan taraf, sonunda saçma bir soru sürmüştü ortaya. Saçmaydı. Ona bir sürü şey sormak varken anı soruyordum. Şu anı.

Yan yana oturduğumuzdan, görüş alanımız karşıki duvardı. Ve duvarın önündeki televizyon ünitesi. Bir de kapalı televizyon.

"Birilerinden kaçtım." Dedi sonunda.

Kaşlarım çatıldı. Bunu zaten biliyordum. "Kimdi onlar? Daha önce de Heeyoung'un evime sakladığında kaçtıkların mı?"

"Evet."

Yutkundum. "Peki ne yaptın da onlardan kaçıyorsun?"

Durdu. Bir an cevap vermeyecek sandığımda hafifçe omzumun üzerinden ona baktım. Ellerini birbirine kenetlemiş pürdikkat karşı duvara bakıyordu. Belki dalmıştı. Hatta bir olayı düşünür gibiydi.

"Onların oyunlarını bozmak istedim." Dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Ne oyunu? Kumar gibi mi? Cenga gibi mi?"

Burnundan sert bir nefes verip güldü. Dudakları neredeyse mikron derecesinde kıvrılıp düzelmişti ve anında bana döndü. Robotik bir dönüştü. Sadece kafasını çevirip gözlerindeki keskinlikle gözlerime baktı.

"Çok daha kirli. İnsanların ölmesine neden olan bir oyun. Başından tutsan sonu yıkılır, sonunu görmek istesen üzerine çöker..."

"Klasik bir aksiyon filminde değiliz demiştim."

Yine güldü. "Bazı şeyler filmlerdeki gibi olmuyor. Bazı gerçekleri filmlerde göremezsin. Bazı filmleri de gerçeklerde."

"Chae konservatuarda okuduğunu söyledi. Şarkı söylüyormuşsun. Edebiyat okumadığına emin miyiz?"

Kaşlarını çattı. "Senin tıp okuğuna eminim. Ve edebiyat okumadığıma da. Soruların bitti mi?"

Kafamı iki yana salladım. "Bu kadar değil. Bay Kim'in anahtarlarını ne yaptın? Aranızda ne gibi bir bağ var."

Gözlerini hızla benden çekip bıkkınca kaşlarını kaldırıp indirdi. "Oldu o zaman. Ben aşağı inip yakalanıyorum."

"Hey." Ona bana bakması için oturduğum yerde kaydım. "İçeri girmeni bir şartla kabul etmiştim. Sorularımı yanıtlayacaktın."

Bana döndü. Lanet bakışları neden bu kadar gözlerimin içine girmek ister gibi dikkatli bakıyordu? Oysa ufak bir oğlan çocuğu hissiyatı uyandırıyordu öylece etrafa bakınırken. Ama bir anki bakışları çok tuhaftı.

"Dün geceki gibi olabilmen için sana ne içirmem gerek?"

"Ciddi misin? Nasılmışım gün gece?" Gözlerimi kıstım. Merakla ondan bir yanıt bekledim.

Soğuk görünümüne göre sıcak bir şeftali tonu olan dudaklarını büzüp bilmiyorum der gibi kıvırdı. "Dün seni odaya girdiğinde tanıyamadım ve durup baktım sadece. Farklı giyinmiştin... böyle bir bedenin-"

"Dün geceki olay..." diye mırıldandım sırtıma yaslanıp ellerimi ovuştururken. "Odada sizi bastığımdan rahatsız oldun sanırım."

Nefes alıp verme seslerini dinlerken ona bakmadım.

"O mağazadaki kızla karşılaştık. Konuştuk biraz."

"Konuşmaya termometre atılsa ibresi patlardı herhalde..." ağzımın içinde mırıldandığımda duraksağını fark ettim.

"Seninle ilgili bir olay olmadı. Yani seni sormadı ya da..."

"Elinde yeterince uğraşacağı bir iş bulmuş olmalı ki çarptığı kız yani ben aklından çıkmışım. Benden sonra kime çarptıysa."

"Tam olarak ne demeye çalışıyorsun?" Dediğinde ona baktım. Kaşları çatılmış yine o aptal keskin bakışlarıyla bakıyordu. Gitmesini istiyordum. Ama yalnız kaldığımda aklımda daha çok dolanıyordu.

Bu olaydan nefret etmeye başlamıştım.

"Alışık olmadığım bir olaya tanık oldum. Daha önce hayatımda kimseyi yatakta basmadım. Tabi bir isnisna vardı ama..." derken kafamı iki yana salladım. "Her neyse. Sadece midem bulandı. Bunu görmeye hakkım yoktu yani anladın mı? Sağlığımı bozmaya hakkın yoktu. Ruh sağlığım tehlikede. Ben 19 yaşındayım. Bunu hak etmiyorum."

Bir an ne tepki vereceğini kestiremedim ama o ciddi suratı bir anda ufak bir kıkırdamayla dolduğunda dişlerimi sıktım bu görüntü karşısında.

Gözleri iyice kapandı gülerken. Yanaklarında ince çizgiler oluştu ve göz kapağındaki ufak ben yine bana göz kırptı.

Iyice ufak, yaramaz bir oğlan çocuğu olmuştu.

"Kes şunu."

Gözlerini açıp bana baktı. "Bunu diyeceğini beklemiyordum. Ayrıca öyle gördüğün gibi bir olay yoktu. Yani sandığın gibi değildi."

Kaşlarım hızla çatıldı. Başım zonkluyordu. "Ne?"

"Gerçekten..." hafifçe gözlerini kapatıp burnundan sert bir nefes verdi. "Buna inanamıyorum. Gerçi tuhaf bir kızsın. Ne söylesem inanır gibisin ama doğru olanları da yalanlıyorsun."

"Gerçek doğruyu söyle o zaman sen de." Dedim kelimelerin üstüne bastırarak.

Gülüşü kesildi.

Yine o keskin bakışlarını takıntı.

"Aynı yaştayız. Aptal değilim. Ne gibi belalar içinde olduğum konusunda kimseye bir şey anlatmam. Ama sırf kimsenin bakmayacağı bir apartmanda oturuyorsun diye önce Heeyoung beni buraya sakladı ve bugün de böyle oldu. Ve sana açıklama yapıyorum. Tek bilmen gereken karmaşık kaderimin senin hayatına da değmesi. Bu kadar. Bundan daha fazla bir şey yok. Bilmen gerekenler kirli işleri temizlemeye çalışmam ve bu konuda güvenebileceğim tek kişinin arkadaşlarım olması. Yaptığım ve beni gördüğün anlardaki olaylarda sana olan tavsiyem, öğrenmek isteme."

Durdu.

Dudaklarının arasından ilk kez bu kadar çok şey duymuştum. Hiçbir şey yapamadım. Tek kelime edemedim. Donmuş gibi onu izliyordum.

"Beni merak etme Renee." Diye mırıldandı yoğun bir tonda, bana kalbimin lanet yerini hissettirerek.

SeamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin