5.2

972 107 10
                                    

Sasha Sloan, The Only.

28.09

Üzerinde izleri var mıydı?

Onun parmak izleri kalmış mıydı?

Varsa bile onunkiyle silinmişti.

Varsa bile, alkolün içinde kaybolup gitmişti.

Bacaklarım ben farkında olmadan doğrularak beni taşıdı. Arkamdan söylenilenler kulaklarıma ilişirken ben, hızlı adımlarla eve girip kalabalığın içine daldım.

Bu kadar karmaşanın içinden kimi bulmayı hedefliyordum?

Bu kadar rengin arasından hangi siyahı bulmak istiyordum?

Mina'nın pembe saçları artık mora yakın bir tondaydı. Bunun neyin seviyesini belirttiğini anlamakta güçlük çekiyordum. Hayatımın eksilirken kalabalıklaşması, ardından tekrar eksilmesi ve yine bir anda meydana bir kaos bulutunun düşmesiyle ilerliyordu.

Ben hayatımın tam olarak neresindeydim?

Yüksek sesli müziğin gıcık eden gürültüsüyle birlikte onu takip ettim. Elindeki tepsiyle yürümeye devam edip bir odaya saptı. Mutfağa girdiği gibi ben de onun ardındaydım.

Alkol dolu bardağın içinden çıkardığım anahtarı sımsıkı elimde tutarak, kimsenin olmadığı mutfakta sırtı bana dönük Mina'nın hemen arkasında durdum.

"Bu ne?"

Zaten onu takip ettiğimin farkındaymış gibi rahat bir tavırla bana dönmeden tespiyi orta sehpaya bıraktı.

"Şekli şemali bana anahtarı andırdı ama..."

"Bunu kastetmediğimi biliyorsun. İnanamıyorum." Bıkkınca oflayıp dişlerimi sıkarken siyah kazağının açıkta kalmış beline eline yerleştirip bana döndü.

Yüzünde koyu bir makyaj vardı. "Ben bana söyleneni yaptım." Dedi üstüne basa basa. Yüzü buz gibiydi.

"Kim."

"Soru muydu bu?" Kaşları havalandı alayla.

Güldüm. "Değildi. Neden soru olacak? Ne bekliyorum?"

Kırmızı rujlu dudaklarını birbirine bastırdı. "Seni ilk gördüğümde sıradan biri sanmıştım. Keşke sıradan kalsaydın. Ama çoktan kişileştirilmişsin."

Tek kaşım kalkarken kelimeleri zihnimdeki bulanık suya bir taş attı. "Bu alfabeyi yakın zamanda mı öğrendin?"

Kafasını ağır ağır salladı. "Birinden. Yakın zamanda."

Dedikleri yutağımdaki baskıyı çoğalttı. Yutkunmak çetrefilli bir olaydı. "Öyleyse sana iyi öğretmiş. Çünkü ana dilin gibi yalan konuşuyorsun." Ne dediğimin farkında bile değildim belki. Kalbim hızlanmıştı. Dişlerimi farkında olmadan sıkıyordum ve neler döndüğünü anlayamayacak kadar uzak hissediyordum.

"Babam olayındaki her şeyi öğrendim. Mark'ın-"

"Adını anma."

Kaşları çatıldı. Yanaklarımın içini ısırırken onun sesinden, onun ismini duymanın azabını yaşıyordum.

"O halde konuşma burada bitti. Çünkü ben onun ismini anmadan bu konuşmanın kelimelerini birleştirirsem, anlamsız bir şey çıkacak ortaya."

Bana meydan okur gibi kafasını hafifçe eğdi. Benden biraz uzundu ve kısıktı gözleri.

O ona bakmıştı bu kadar yakından. Yalanlar söylemiş miydi? Doğruydu belki onunla. Ama bu aralıkta onunla çok konuşmuş olduğunu anlamıştım.

"Bana bu anahtarı neden verdin?"

"Çünkü halledilecek başka şeyler var dedi." Yanımdan geçip hızla mutfağı terk etti.

SeamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin