270719
Geriye doğru bir adım attığımda kapının kolu gıcırdadı ve anında iki lanet bakış bana döndü.
O kızdı.
Pembe saçlarından dahi tanıyabileceğim yuvarlak yüzlü kız bana döndüğünde şeytani bir gülüş dudaklarında yer edinmişti bile.
Mark'a döndü bakışlarım bir saniyeliğine.
Yüzünde karmaşık bir ifade vardı ve kaşları çatılmıştı. Bir an ayağa kalkacak gibi olduğunda hızla odayı terk ettim.
Bacaklarım titriyordu ve tanık olduğum an karşısında midem bulanmaya başlamıştı. Neler olmuştu? Tam olarak tahmin ettiğim, gördüğüm gibi bir olay mıydı? Mark neden öylece bakakalmıştı ki?
Kahretsin ki saçma anlara tanık oluyordum.
İstediğim bu değildi.
Eve gidip yorganı kafama çekerek saatlerce uyumak istiyordum. Güvende hissetmiyordum.
Koridoru arşınlayıp yine localara geldiğimde herkes ayağa kalkmıştı ve pastanın geldiğini gördüm. Geride durarak sadece izledim.
Chae'nin bahsettiği iki katlı siyah pasta bana yakın yerden, başında bir görevliyle birlikte geçtiğinde üzerine baskılanmış çift fotoğrafını görmüştüm.
Chae ve Jungkook...
Sadakatleri durup imrenilecek cinstendi.
İmrenmiyordum hayır.
Eksikliği yoktu. Evet. Bir eksiklik yoktu.
Tek başıma tamamdım.
Öyleydim... değil mi?
Kalbime soracak olursam hala gördüğüm manzaradan dolayı hızını yavaşlatmamıştı. Kaburgalarımı zorluyordu ve bu işleri de zorlaştırıyordu. Sadece koşup çıkmak istedim bir an. Neden burada olduğumu sordum kendime. Aptalca kalkıştığım her olayda yara alırken, istediğim huzuru kendimin bozduğumun yine farkına vardım.
Yanan mumları birlikte üflediler.
Karşılarında toplanmış kalabalıkla birlikte ikisini izliyordum.
Mumlar üflendikten sonra birbirlerine sarıldılar. Jungkook Chae'nin ince beline kollarını doladığında ellerim sızladı boşlukla. Sonra elleri uzun saçlarında dolandı ve burnu saçlarının üzerinden bir soluk alıp dudaklarıyla ufak bir buse kondurdu.
Herkes alkışlıyordu. Arkadaki slow bir müzik anı tamamlıyordu.
Ben nefes nefese izliyordum. Gözlerim yanıyordu. İstemedim. Burada var olmak istemedim. Yerime sığamazken koşup gitme isteğinin geçmesini bekledim.
Çünkü hep böyle olurdu.
Bana bir şey dokunduğu an oradan uzaklaşırdım.
Ağlasam da gülsem de kimse görmesin isterdim.
Bir kaç dakika içerisinde localara onların yanına gitmek yerine uzun bar tezgahının olduğu yere gidip tabureye oturarak öylece granit tezgahı izledim. Neon ışıklar yüzümde dolaşıp gözlerimi kamaştırıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seam
Fiksi PenggemarBilinmeyen numara: eline hiç anahtar geçti mi © kayipdoktor | 2019