Sabah kalktığımda çok güzel uyuduğumu ve uykumu da gayet iyi şekilde aldığımı fark ettim. Sonra etrafıma baktığımda gece uyuduğum kanepe de olmadığımı fark ettim. Sol yanıma bakınca Murat'ı gördüğümde şoka uğradım.
"Tecavüz etmişim gibi bakma Tuğra. Alt tarafı yatağa taşıdım seni" dedi yüzüme bakmadan
"Hı, y-yok ben öyle d-düşünmedim zaten. Niye yatağa taşıdın ki beni? Bana sen her zaman kanepede yatacaksın demiştin"
"Ben öyle birşey demedim" dediğinde ellerimi sinirle belime koyup
"Ne demek ben demedim? Burda bu odanın ortasında kurallarını sayan sendin?"
"Ben değildim. O, kötü Murat'tı. Hani şu pis Murat, kaka Murat varya O'ydu işte" deyince gülmeye başladık. Ciddileşip "Teyzene söz verdim; sana benim yüzümden zarar gelmeyecek diye. O kanepede uyumaya devam edersen bel ağrıların başlar yakında"
"Ha, ondan şey ettin. Tamam ama ben kalamam bu yatakta yani şey olmasın-"
"Merak etme sadece uyuyacaksın zaten. Fazlasını yapmayı geçtim düşünmem bile" dediğinde önüme döndüm.
"Çünkü ben Seyhan'ların kızıyım, benden iğreniyorsun. Biliyorum" dediğimde bir süre bana baktığını hissettim ardından kalkıp banyoya girdi. Rolümü iyi yapmam gerekiyor çünkü hiçbir şeyden şüphelenmemeleri gerekiyor.
Ben de hazırlanıp kapıyı açtığımda Ceren'in odasının kapısında oturduğunu gördüm. "Ceren, sen uyandın mı bakalım?" Ne saçma soruydu bu Tuğra? Kız uyusaydı kapıda olmazdı zaten. Arkadaş iç sesim bile beni gömüyor aynı Murat gibi. Murat gibi. İç sesim bundan sonra senin adın Murat. İkinizde ancak beni gömün, başka bir işe yaramayın zaten. Neyse deyip önüme döndüm.
Ceren ayağa kalkıp bana doğru yürümeye başladı ve tam önümde durup kollarını iki yana açtı. Ben de eğilip yanağından bir tane öptüm ve "ben seni yerim yerim" diye biraz daha öptükten sonra kucağıma alıp mutfağa indim. "Günaydın hepinize" deyip daldım içeriye
"Ay biranda öyle girince korktum Tuğra abla, sana da günaydın bu arada"
Berivan Zümrüt'e bakıp "Ay aman sen yere çatal düşse korkudan çığlık atan kızsın, şaşırmadık zaten bu duruma. Günaydın Tuğra"
"Günaydın kuzum. Siz de didişmeyi bırakın da kahvaltıyı hazırlayın. Birazdan iner ev ahalisi. Oy fıstığım sen de mi uyandın. Sana da günaydın, al bakalım bu salatalığı ham yap" deyince Ceren ağzını kocaman açıp salatalığı ısırınca hepimiz gülmeye başladık. Ceren bana bakınca o da gülmeye başladı. Hem de salatalıklı dişiyle.
Bir anda gülmeler kesilince arkamı döndüm ve kapıda duran Murat'ı gördüm. Her zaman ki gibi buz gibi suratı. Buzdağı nolacak.
"Buyur Murat ağam birşey mi istedin?" ağa mı? Evet ağa işte kocacım mı deseydim iç ses Murat?
"Evet istiyorum. Kızımı istiyorum" deyip almak için biraz eğilince Ceren de gülümseyerek ona doğru uzandı. Babasının kucağında keyfi gayet yerindeydi cimcimenin. "Birileri salatalık yemiş anlaşılan" dedi dişlerine bakarken. Sonra da mutfaktan çıktı.
Zehra sessiz şekilde "Ayy bismillah. Ben size diyorum bu Tuğra da birşey var diye. Baksanıza Murat ağam ile Ceren'in arasını bile düzeltti Zümrüt"
"Bence de Tuğra abla, cennetten bu aileye gönderilen bir melek"
"Tabii Zümrüt, tanıştırayım kendimi; ben nam-ı diyar ölüm meleğin, Azrail. Buraya da senin için geldim" dediğimde yüzü bembeyaz oldu kızın. Birkaç saniye sonra Zümrüt hariç hepimiz gülmeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Planlı Berdel
General FictionBu bir berdel hikayesi ama aslında tam da berdel hikayesi değil. Şöyle ki en basit açıklaması berdeli araç olarak kullanıp amacına ulaşmak olarak tanımlayabiliriz bu hikayemizi. Klasik berdel hikayelerinden sıkılanlar için veya yeni konular arayanla...