" Tuğra Tuğra yalvarırım sana gözlerini aç. Pes etme. Ambulansı arayın, çabuk" bir taraftan uyanması için, kendine gelmesi için en güçlü şekilde sarsmak istiyordum ama diğer taraftan da incinmesin diye kıpırdatmak istemiyordum.
Ömer "Aradım aradım geliyorlar" deyince Tuğra'nın kucağımda olan başını kendime çektim ve kapanan gözlerinin tekrar açılması için dua ediyordum. "Allah'ım nolur bana bağışla onu. Sana söz veriyorum daha iyi bir insan olacam ama bana onu bağışla. Ben onsuz yapamam ANA" dediğimde annem daha da şiddetli ağlamaya başladı.
O hengamede ileri de olayları anlamaya çalışan Ceren'i görünce gözlerimi silip "Pınar, Ceren'i götür burdan, PINAR HAYDİİ!" diye bağırınca Pınar ağlayarak kalkıp Ceren'i içeri götürdü.
"Ömer, ambulans nerde kaldı Ömer?" diye bağırdığımda sokağın başında siren sesleri duyulmaya başlandı. Elimi yaranın üstüne koyup tampon yaparak akan kanı durdurmaya çalışıyordum. Bembeyaz tişörtü kan yüzünden kıpkırmızı olmuştu. "Sana söz Tuğra sen iyileş seni bu dünyanın en mutlu kadını yapacam ama önce iyileş"
"Abi geri çekil, sağlıkçılar müdahele etsinler" deyince hızla yerimden kalktım.
"Çabuk müdahale edin. Silahla intihar girişimi"
-"Tamam beyefendi sakin olun. Biz burda ilk müdahaleyi yapıp hastaneye götürecez" deyip gerekli şeyleri yapmaya başladılar. "Evet ambulansa alıyoruz" deyip ambulansa yerleştirdiler.
"Ben de ambulansa binecem" Engel olmaya çalıştılar ama dinlemedim bile onları. Sedyede yatan kıza bakıp kendime küfürler ediyordum işe yaramayacağını bile bile. Kafama elimle vura vuran "Ah eşek kafam ah. Bu kıza neler yaptın sen öyle?" Sanki konağın avlusunda üniforma ile ilk gördüğüm anla silahı kalbine dayadığı ana kadar ki geçen sürede bu şeyleri yapan kişi ben değildim. "Gelmedik mi hâlâ hastaneye?"
-"Beyefendi sakin olun lütfen"
"Ne sakini lan? Bu sedyede yatan sizin eşiniz olsaydı siz sakin olabilir miydiniz?"
-"Eşiniz mi? Ama kimliğinde bekâr yazıyor" deyince Tuğra'ya döndü başım. İnatçı keçi, gidip hemen değiştirmiş kimliği.
"Tamam sakinim. Kusura bakmayın" Hastaneye vardığımızda gömleğimin kan olmasını falan düşünmeden onunla birlikte sedyeyi iteliyorduk. Ameliyathaneye aldıklarında kapıda durmak zorunda kaldım. Kapıdan duvara döndüm ve duvarı yumruklayarak sakinleşmeye çalıştım. Kolumdan biri tutunca sinirle ona döndüm.
"Abi bırak beni"
"Sakinleşmen gerekiyor Murat. Bu hâlin işimize yaramıyor. Elinden gelen tek şey oturup dua etmek"
"Abi çok canım yanıyor"
"Ah Murat ah. Seni uyardım oğlum. Sonra pişman olursun dedim. Ama beni dinleyen kim?"
"Abi şimdi "ben demiştimin" sırası mı?" deyince Ömer'e baktım. Onun da gözleri kıpkırmızı olmuştu
"Abi ya birşey olursa ona?"
"Hiçbir şey olmayacak o kıza, koçum. Dünya üzerindeki en güçlü ve en inatçı kız var karşında pes eder mi sanıyorsun?" deyince ben de bir umutla
"Pes etmez değil mi abi?"
"Etmez tabii lan. Oğlum o kız seni bile adam etti lan. Daha ne olsun" deyince ona sarılıp içimi döke döke ağlamaya başladım. O da sırtımı yavaş yavaş sıvazlıyordu. Abimden ayrılıp duvarın dibine çömeldim. Kız ülkesine koşulsuz şartsız canını bile uğrunda seve seve verebilecek kadar sevip hizmet ederken ben gururumdan ona yapmadığımı bırakmadım. Evine uyuşturucu koydurttum, cebinden zarfı düşürme olayını ayarlayıp fotoğraflarını çektirdim ve banka hesabına para yatırıp ihbar ettim onu. Bildiğin şerefsiz olmuşum lan ben. Acaba affeder mi beni? Yanıma çömelen biriyle başımı çevirip baktım. "Kürşat affeder mi beni? Bunca yaptıklarıma rağmen affeder mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Planlı Berdel
General FictionBu bir berdel hikayesi ama aslında tam da berdel hikayesi değil. Şöyle ki en basit açıklaması berdeli araç olarak kullanıp amacına ulaşmak olarak tanımlayabiliriz bu hikayemizi. Klasik berdel hikayelerinden sıkılanlar için veya yeni konular arayanla...