Bölüm-26

802 61 18
                                    

   Mesajı okuyunca öylece olduğum yerde sokağın ortasında kalakaldım ve öylece mesaja bakmaya başladım. Ne yani mesleğimin elimden alınmasının sebebi Murat mıydı? Tüm çocukluğumun hayali olan meslekten atılmamın sebebi Murat mıydı? Uğruna haftalarca rahat yatak yüzü görmediğim mesleğimden böyle alçakça atılmamın sebebi Murat mıydı?

   Hangi ara yürümeye başlamıştım elimdeki telefonla onun bile farkında değildim. Hatta ayağıma batan taşla başımı yere eğince ayakkabılarımın ayağımda olmadığını bile yeni fark ediyordum. Ayakkabıları hangi ara kaybetmiştim ben?

   Çarşıdan geçerken herkesin gözü benim üstümdeydi. Galiba içimin perişanlığı dışıma vurmuştu. Millet de bu hâlime bakıyordu. Ama bense onlara sadece bakıyordum boş boş hiçbir anlam taşımayan bakışlarla. Sokaklarda yalın ayak ilerleye ilerleye konağın önüne vardım.

   Kapıdaki korumalara aldırmadan içeri girdim.

"Murat Ağa! Murat Ağa! çık dışarı Murat" diye bağırmaya başladım.
Yusuf Ağa çıkıp "Noluyor burda? Ne işin var senin burda? Yine ne istiyorsun be kadın yine?" diye sormasını bile takmadan

   "Murat çık dışarı hemen!" diye bağırdım ve baktım çıkmıyor yanı başımda duran korumanın belinden silahı çekip havaya ateş açtım birkaç el. Bir anda tüm ev ahalisi çıktı avluya

   "oo Tuğra Amirim hoşgeldin" deyip arkadan gelince silahı Murat'a doğrulttum.
"Kızım yapma, sakin ol"
Sultan Hanım da" Eyvahlar olsun, kız kafayı yedi. Ağayı vuracak valla" hepsini korku basmıştı

  "Yetmedi mi yaptıkların? Daha ne istiyorsun benden?"

   "Bedelini ödetecem demiştim sana değil mi?"

  "Lan neyin bedelini ödüyorum ben neyin? Ben sadece başka anneler evlat acısı yaşamasın diye kabul ettim bu görevi. Başka çocuklar babasız kalmasın diye girdim bu göreve. Ben bu yaşıma kolay mı geldim sanıyorsunuz? Dişimle tırnağımla kazıya kazıya geldim. Bu çarkına tükürdüğüm dünyada ne annem oldu ne babam oldu. Düştüğümde kaldıran bir babaya sahip olamadım ben. Sabahları beni öperek uyandıran bir annem olmadı sizin gibi. Hergün o soğuk yetimhane koridorlarında hayal ettiğim meslekten senin yüzünden ahlaksız damgası yiyerek atıldım." Biraz durup bana baktı.

   "Ee silah senin elinde. Beni mi vuracaksın yani o silahla?" deyince düşünmeye başladım. Onu vurmak, Murat'ı vurup öldürmek. Onun bu dünyada nefes almasını durdurmak ve bir daha da onu görememe ihtimali. Niye düşüncesi bile bana ağır geliyordu? Niye içim sızlıyordu benim? Halbuki bana yaptıklarını düşününce yapması, o tetiğe dokunması çok kolay olmalıydı. Silah tutan elim yavaşça aşağı düştü. "Ne o korktun mu?" diye sorup sırıtınca. Başımı yavaşça iki yana salladım olumsuz anlamda.

   "Hayır, korkmadım Murat, kıyamadım sana. Ben sana kıyamam Murat. Fark etmeden sana aşık olmuşum ben" deyince gülen yüzü düştü biranda.

   "Sen beni o koltukta uyuturdun ama ben ses çıkarmazdım. Çünkü benden nefret ediyordun, biliyordum. Önemli değildi çünkü kendime şunu derdim her zaman ; Tuğra sen görev için burdasın derdim. Ama önemliydi aslında. Çok sonraları itiraf ettim kendime, çok önemliydi senin duyguların. Uyurdum seni düşünürdüm, uyanırdım seni düşünürdüm hep. Sen öksürdüğünde benim ciğerim acırdı. Ayağını yatağa çarptığında senden daha fazla ben yaralanırdım. Anladın değil mi? Ben sana aşık oldum Murat. Ben sonradan anladım ama İster aptal de ister yüzsüz de, ne bileyim. Kim ona bağıran, çağıran, eziyet eden, döven birine aşık olur ki? Öyle değil mi? Ama öyle olmuyormuş o işler. Ben ömrüm boyunca hep eksik yaşadım biliyor musun? Aile bakımından eksiktim, sevgi bakımından eksiktim. Biliyorum yanlış yaptım ama elimden gelen bişey yoktu artık. Engel olmaya çalıştım, yemin ederim çok uğraştım, kendimle çok savaştım ama engel olamadım. Sana kıyamam belki ama bu işi kökten çözmenin daha kolay bir yöntemi var, ben de kendime kıyarım" deyip silahı kendi kalbime hizaladım ve dayadım.

Planlı BerdelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin